Ama yaşamak, bir tepenin yamacında rüzgarla salınan bir buğday tarlasıydı. Yaşamak, gökyüzünde dolanan bir atmacaydı. Tahılın savrulduğu, samanların uçuştuğu harman yerinde, tozlar içinde duran toprak bir testideki şuydu yaşamak. Bacaklarının arasındaki bir attı yaşamak; bir bacağının altındaki karabinaydı, bir tepeydi, bir koyaktı, bir dereydi kenarında, vadinin uzak kıyısında, tepelerin ötesindeki ağaçların uzandığı.