Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

163 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
27 günde okudu
Tüyler ürpertici!..
Kitap tüyler ürpetici şekilde bitti. Bu yaşıma kadar bu kitaba önyargılı yaklaşmıştım, neden bilmiyorum. Kitabı okurken Dostoyevski okuyormuş gibi hissettim. Sonra önsöze baktım, romanın Rus anlatı edebiyatının özellikle de Dostoyevski ve Gogol'ün çağrışımlarını taşımaktadır diyor. Ama şahsi kanaatim, ben Beyaz Geceler ile bu romanı karşılaştırdığımda Kürk Mantolu Madonna'dan daha çok etkilediğimi hissediyorum. Arkadaşlar, kitap dil ve üslup açısından zaten enfes. Buna bir şey denilemez. Yeri geldiğinde babasıyla olan ilişkisini ''yabancılık mevcut kalması'' diye bile tabir ediyor. Bu nasıl müthiş bir ifade şeklidir başka bir insanla aranızdaki uzaklığı ifade etmek için allah aşkına. Ailesi için bile ''birtakım yabancılar beslemek'' diyor, ne güzel bir isyan ailesi ile olan soğukluk ve yabancılığa karşı, daha doğrusu yazarın da dediği gibi aile içinde ''sevgi ve alaka'' olmamasına karşı . Dahası, okurken hiçbir kitapta öğrenmediğim kadar kelime öğrendim. Sabahattin Ali dışında şu ana kadar Sait Faik Abasıyanık okudum türk yazar olarak, ve onun da dili kullanışına bayılmıştım. Ne beceri varmış eski Türk yazarlarda. Sadece dilin tadını çıkarmak için bile okunur. İçeriğe gelince, aşk hikayesi olduğunu biliyordum. Bu kadar etkileneceğimi düşünmemiştim. Son 20-30 sayfa beni benden aldı. Normalde hoşuma giden yerleri işaretlerim okurken, sayfaları baştan sonra işaretledim adeta. Düşünmüş olduğum ama ifade edemediğim şeyleri ifade etti benim için. Kitaptaki karakterler için ''travma'' niteliğindeki olaylarda o travmalarda karakterin hissettiklerini ve düşündüklerini fevkalade anlatmış yazar. Bu kabiliyetle Maria karakterini de Raif kadar olmasa da biraz daha anlatsın isterdim her ne kadar Maria, Raif kadar içine kapanık bir karakter olmadığından sözlerinden de karakteri hakkında bilgi edinsek de.Bir 50 sayfa daha olay anlatmadan sadece karakterlerin iç dünyasını ve kişiliğini anlatsa bayıla bayıla okurdum. Cidden mükemmeldi. Kitapta farklı felseler vardı, fark ettiniz mi bilmiyorum. Sonlara doğru işlenen bi felsefe tam olarak benim önceden into the wild filminin sonunu izlediğimde düşünüp kendimce hayata isyan ettiğim isyanın aynısıydı. Bayağı heyecanlandım bunu görünce. Neymiş o felsefe diyeceksiniz, teferruatların asıl mühim olmasına gereken şeylerden daha önemli tutulmasına bir isyan. (SPOILER) Into the wild'dA ana karakter bitkileri ayırmada ''küçük'' (teferruatlı) bir hata yaptığı için ölüyor. Burada da Raif gerek maddi gerek manevi ''teferruat'' sebeplerden dolayı Almanyayı terk etmek, hayatının anlamı olan kişiden ayrılmak zorunda kalıyor. Ve kitapta da buna bayağı uzunca isyan ediyor. Buraya yazmaya üşeniyorum ama Yapı Kredi Yayınları'nda bu 138. sayfada işleniyor etraflıca. Tek anlamadığım kısım: Raif Efendi niye kızıyla iletişime geçmiyor? O kızın ne annesi ne babası var, ona yapılmış bir haksızlık değil mi? Raif Efendi ne düşünüyordu bunu anlamış değilim cidden. ''Vücudunun bir parçası olarak geride bıraktığın çocuk, bizim kızımız'' diye tasvir ettiğinde onun için çok önemli bir yeri olan kızı olduğunu anlıyoruz. Öyleyse niye konuyu ''Seni hayalimde takip edeceğim'' diyip geçti bilmiyorum. Bu konu hakkında konuşmak isteyenle seve seve konuşurum. Yazar kitap hemen bitsin, bombayı patlatıp kaçayım da etkileyici bir izlenim yaratsın diye mi birkaç cümle ile es geçti orayı bilmiyorum. Kızının nerede kiminle olduğunu bilmediğini iddia ediyor, ama kendi mahallesinde bakkala diye çıkıp Almanya'dan tanıdığı ile karşılaşmış biri olarak ''Dünya küçük'' diyebilirdi rahatlıkla, hepimiz derdik. Kimse sokağa çöp atmaya çıkınca başka şehirden eski ahbabıyla karşılaşmıyor değil mi? Kızı da tanıdığının yanındaydı üstelik. Cidden imkansız mıydı kızını bulmak, görüşmek. Anlayamadım hakkaten.
Kürk Mantolu Madonna
Kürk Mantolu MadonnaSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021314,1bin okunma
·
4 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.