Tarih boyunca, aç olan, aç kalsın, ekmeği
elinden alınsın ve fakirlik var olup devam etsin
diyen bir dini, Ebu Zer’in dini ile aynı tutabilir
miyiz? O Ebû Zer ki, İslâm’ın parlak yüzüdür,
bizzat Peygamber’in (s) terbiyesi ile yetişmiştir.
Onun, ırk, sermaye ve kültür adına hiçbir şeyi
yoktu; o, kâmil bir insan olmaktan başka hiçbir
şeye sahip değildi. O, hak din tezgâhının,
kitabının ve okulunun ürünüydü. O şöyle
diyordu: “Evinde yiyeceği olmayıp da kılıcını
alıp sokağa fırlamayana şaşarım!”