Okuma etkinliği kapsamında ele aldığım bu kısa kitabın beni neyle karşı karşıya bırakacağını bilmiyordum. Başlarken iştahsiz bir giriş ve ite kaka yokuşa tırmaniyir gibi hissettim. Kitabı yariladigimda aslında yokuşa değil de inişe doğru yol aldığımi fark ettim. Meğer uyuyormusum. Yazar uyudu ben uyandım ve kitap bittiğinde Fransa sokaklarında gezmedigim yer, ugramadigim lokanta ve dükkan kalmadi, tabii uyuyarak oldu bunun hepsi. Sessiz bir film izledim sanki ama bir filmden ziyade yazarın kalabalıklar ile olan sıradan yaşama tekme atışı, onu kapı dışarı edişi, bir böcek gibi ezme isteğini hissettim. Evet, yalnız olmak zor da olsa yasamin, dünyanın ve kendinin farkına varmak için en ideal yaşam tercihi gibi... Yazarin, otobiyografik de kabul edilebilen bu kitabı bende Sadık Hidayet'in Kör Baykuş'uyla tartma hevesi uyandırdı. Tarttim mi, evet:) hangisi mi ağır? Bence ikisini de okuyanlar karar vermeli buna. Macera, aksiyon,bilimkurgu, aşk sevmeyenler için ideal bir eser.