Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

222 syf.
9/10 puan verdi
·
9 günde okudu
Dünya ne kötü bir yer, insanlar ne tehlikeli
Kürk Mantolu Madonna ve İçimizdeki Şeytan'ı okuduktan ve bu kitaplardan sonra bende Sabahattin Ali hayranlığı ortaya çıktıktan sonra, nihayet Kuyucaklı Yusuf ile devam ettim. "Yazarın en iyi romanı" olduğunu neredeyse tüm arkadaşlarımdan duymuştum. Kendi adıma, en iyi romanının hala "İçimizdeki Şeytan" olduğunu düşünüyorum :) Ama Kuyucaklı Yusuf, gerçekten bence Türk Edebiyatında önemli bir köşe taşı. Sabahattin Ali'nin hayatını bayağı bir araştırıp şiirleriyle meşgul olduktan sonra başlamıştım okumaya. Bu yüzden hislerime dayanarak söylüyorum ki, bence Kuyucaklı Yusuf büyük miktarda Sabahattin Ali. Yani onun hisleri, onun düşünceleri ve onun kızgınlıklarını okuyoruz. Kitap boyunca kah öfkeden dişlerimi sıktım, kah hüzünle gözyaşlarımı akıttım. Ama mutlu olduğum bir kısım olmaz mı ya rabbi, çok üzüldüm her sayfasında :) Birkaç heyecanlandıran yer dışında maalesef hiç tebessüm edemedim. Ama bu iyi bir şey sanırım, yazarın vermek istediği mesajlar ve duygu yoğunluğu beni bir süre çevreden ayrı tutacak, rüyalarımda yer edecek çünkü :) Oldukça çarpıcı bir biçimde başlıyor roman: "1903 senesi sonbaharında ve yağmurlu bir gecede Aydın'ın Nazilli kazasına yakın Kuyucak köyünü eşkıyalar bastılar ve bir ları kocayı öldürdüler." Bu girişten sonra, içimde kuşku yoktu ya, dedim: İşte beni günlerce tesiri altına alacak başka bir kitaba başladım. Taşranın ağalık sistemine ve bu yörelerdeki zorbalığa keskin bir eleştiriyle değinmiş yazar. Bu kitap, bana yalnızlığın ne kadar güvenli; insanların ise ne denli korkutucu derecede güvensiz olduğunu hatırlattı. Yaşadığı toplumun vicdansızlığına ve karaktersizliğine ayak uyduramayan zavallı bir delikanlının hislerini, üzüntülerini ve davranışlarını okurken bizzat kendim yaşadım. Ve şunu fark ettim: Yusuf, yaşadığı bu elim olayların hiçbirisine karşı bir hayal kırıklığı duymuyor. Aksine hepsini insanlardan bekliyordu... -Spoiler içerir- Kitapta yazarın, şahsıyla tüm zorbaları gözler önüne serdiği bir karakter var (Ki sayesinde dişlerim sinirden birbirine kenetli okudum onunla ilgili her yeri) lanet bir adam: Evlerinin hizmetçisi küçük bir kıza tecavüz ediyor, Yusuf'un arkadaşını öldürüyor, Her işini rüşvetle hallediyor ve bunların cezasını çekecek en ufak bir şey yaşamıyordu. Yaptıkları hep yanına kar kaldı. Kitapta da geçtiği gibi: Parası olanın ırzı da tamamdı, namusu da... Nihayet Muazzez'in başka adamlarla hoş olmayan hareketlerini memnuniyetle seyredip kızın 'Ortaya düşeceği (?)' zamanı bekliyor ve bu sayede Yusuf'tan yediği yumruğun intikamını alacağını zannediyordu. Daha aklıma gelmeyen bir çok şey... Daha önce çok az kitap karakterinden bu kadar nefret ettim. Yusuf'a ise bazı yerlerde kızdım. Muazzez'in yanlış şeyler yapmasına müsait çok ortam olduğunu biliyordu, buna rağmen içindeki hesaplaşmalar ve bitmek bilmez bir ruh kargaşası içinde her şeyin 'İyi olmasını' temenni ederek Muazzez'i kayınvalidesinin kör vicdanına bırakıp uzunca süre gidiyordu. Hiçbir şeyi sezemiyor ve Muazzez, onun bir şey sezemeyişini küçümseyerek "Her şeye ne çabuk kanıyor..." gibi şeyler düşünüyor. Kitabı bitirdikten sonra sanki çok tanıdık bir hikayeyi okumuş gibi gülümsedim acı acı. Bence bunlar yazarın kurgusu değildi, gerçekti. Böyle acı olaylar senelerce Anadolu'da yaşandı. Ve belki hala yaşanıyor...
Sabahattin Ali
Sabahattin Ali
Kuyucaklı Yusuf
Kuyucaklı Yusuf
Kuyucaklı Yusuf
Kuyucaklı YusufSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2021173,9bin okunma
··
31 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.