Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

191 syf.
·
Puan vermedi
"Sevgili Dost, Bu sabah kuş sesleriyle uyandım. Ne güzel değil mi? Hayır, güzel değil! Açık pencereden ok gibi dalıp yastığıma saplanan karga sesleriydi." Diye başlayan bir arka kapak yazısıyla hayatımıza ok gibi saplanan sözcükleriyle misafir olan bir yazar, Ali Ural. Kanıksadığımız olayların farklı yüzlerini "Uyan Dost!" der gibi yumuşak bir ses tonundan seslenir, anlatır fark ettiklerini, fark etmememizi istediklerini... Bir kitap; canınızı açıtmıyorsa yahut sarsmıyorsa benliğiniz, değiştirmiyorsa ön yargılarınızı, katmıyorsa küs olduğunuz renkleri hayatınıza, baktırmıyorsa önünüze, aşılamıyorsa zamanın geçmişten ders alıp ileriye doğru yol almanın ince bir çizgide sürüp gittiğini.... yapmıyorsa bunları ve daha fazlasını alamazsınız kitaptan emeğin kokusunu. Kitaplarla bağ kuran insanlarda bir "BEN" duygusu gelişir. Benliğinde kendine benzer birden çok ben olduğu hissi. Üzerine fazlaca düşündüğünüz karakterlerin hayatınızın parçası olması, sizden geçip siz olması... Emeğin ve yaşanmışlıkların insanlığa sunumudur, kitap. Sevgili Dost, İçten bir seslenişe ihtiyacım olan bir zamanda seslenişini üzerime alındım. Kelimeler anlam kazandıkça, durup dinlendim. Seninle muhabbetimde "Hamuş ve Bişnev" dedim. Sus beynim, sus düşüncelerim, sus aklımın kalbime zamansız tepkisi, sus gönlümün zamansız sessizliğinin zamansız çığlığa dönüşmesi, sus ve dinle... Bakamadığın pencereler aralandı bi bak! İnsanoğlu yoktur ki, yaşadığı sıkıntıları yaşadığı anda hayatın sonuna geldim, beterin beteri yokmuş, bitti işte bitti demesin. Ve aynı insan hayatının sürüp gittiğini her şeyin geride kaldığını gecenin gündüze, sıkıntının rahatlığa dönüştüğünü göremesin. Hep bir yeni benlik kazanıyoruz. Alışıyoruz.. Olmazların olmasına, biten her şeyden sonra ne olursa olsun hayatın büyük harfle yeni bir şeyler yazmasına... Sevgili Dost, Gün geçmiyor ki yeni bir kabusla uyanmayalım. Diri diri gömülen kız çocuklarının hala yanı kaderde sürüklenip gittiğini görmeyelim... Ölüyorlar, öldürülüyorlar canice. Yine en yakınları yapıyor bunları. Baba gömmeye götürürdü kızını, elini tutardı vaateler de bulunurdu... sonra bir kara toprağa çığlıklarına aldırmadan gömer dönerdi. O zamana cahiliye devri diyorlardı, şimdi ne diyeceğiz... Bir yerde okumuştum: Annesi ölene öksüz, babası ölene yetim diye ad konulmuşta evladı öleni tarif edecek ad bulunamamış. Ölümden beter şeylerle evlatlar yitip gidiyor. Bir anne babanın ölümden sonra en çok korktuğu şey çocuğunun istismar edilmesi. Bununla yaşayamamaya her gün ölmeye yakın o kadar çok insan var ki.. Sevgili Dost, Sıradan bir günde takı bakarken, satıcı ve bir başka müşterinin konuşmasına şahit oldum. Yeni baba olmuş bir adam kızının diş çıkarırken acı çekmesine dayanamıyorum, İnternetten araştırdık "kehribar taşı" stres, huzursuzluk, ağrıya... etkiliymiş, bir deneyelim diyordu. Satıcı onu bu konuda bilgilendiriyordu. Taşları dizdi satıcı, baba özenle bakmaya incelemeye başaldı taşları, boyutları çocuğumu rahatsız eder çok büyük olmasın, bileklik olursa daha iyi olur elinde görünür olsun ağzına almasın Allah korusun ya bir kaza olur da yutarsa... diye endişelerini ve isteklerini dile getiriyor, diğer yandan eşini arıyor edindiği bilgileri ona aktarıyordu. Satıcı, ellerinde bileklik olmadığını kolyenin olduğunu söyledi. Bunu eşine aktardı adam. Telefonu kapattıktan sonra, kusura bakmayın söz konusu çocuk olunca insan özenmeden edemiyor, varımız yoğumuz onlar. El mahkum en güzeli, en faydalısı olmalı diyip bir kolye aldı. Hepimizin biyolojik olarak geçtiği sıradan bir dönemden geçiyordu evladı. Kıyamıyordu normal bir süreçten bile acı çekmesine.. Bugün çocuklar katlediliyor. Otopsi denince hemen akla acaba cinsel istismar var mı geliyor. Bu bir düşünce olarak geçerken akıllarda hemen yerini başka düşünceler alıyor. Neler çekti, ne kadar bağırdı, canı yandı çok yandı... Bağırırken kendi sesinden kulak zarı patladı birinin, 9 yaşında bir başka melek mahkemede ona zalimce davranan mahluku göreceği korkusu ile kalp krizi geçirdi, bir başka çocuk hayatı boyunca herkesten korkacak hale geldi babasından kaçar oldu, bir başkası istismar sonucu yırtılan uzuvlarından defalarca ameliyat olarak yapay bir normalliğe döndürüldü, bir başkası.... daha nicesi neler yaşadı. Bunu yaşayan anne babalar keşke diyor kaza geçirerek ölseydi buna maruz kalmasaydı. Ölüm şekillerine keşke dedirtten insanlıktan nasibini almayanlara lanet olsun! Sevgili Dost, Çocuk yüreklerin yitirilişini izledik yıllarca. Anne oluşları, kabullenişleri.. Adına yüzük denen, halkanın bir çocuğun oyunlarına vurulan kelepçe oluşunu izledik. Çocuk anneler gördük ; 12 'sinde besikte gerçek çocuk sallayan, oyunla kendini oyalayan değil, çocuk uyutan çocuk anneler gördük. Dayakla uslandırılmış, kapalı kapılar ardında çığlıklarını içine gömen çocukları izledik biz . Ergen olmadan ,ergin olan çocukların uçurtmalarını kendi elleri ile bırakmadan, kopartılmış iplerini izledik. Çok sorumlu olduk sorumsuz yaşadık. Bilip görmezden gelerek yürekleri temizledik sandık. Hayatı yaşadığı ortamdan ibaret sayan çocuk yürekleri bilip, Popüler çocukları sevdik. Hiç memnun olmayışımız belki çocuk gelinlerin ahı, canice katledilen çocukların ahı... Yüz yılın ahı birikmiş gibi, 20lerinde umutsuz ,mutsuz , memnuniyetsiz insanlar olduk. Koparılmış çiçeklerin, büyütülmüş çocuklarının aynı kaderde ezilişini dert etmedik. Yeni çıkmış tablet , telefon derdi çektik. Biz umursamazlığın ahını aldık. Mutfakta tencere , tabaklar arasında ağlayan anneleri unuttuk. Sosyal medya fenomenleri takip ettik, anı anına takip ettik. Yalnızca söylediklerinden değil, sustuklarından da sorumludur insan. Onların sorularını hergün dile getirsek, Ne olurdu bize? Suçlanırmıydık. "Bir çocuğun ölümünü görmektense, dünyaya geliş biletimi iade etmek isterdim." der Dostoyevski. Öyle bir ölsem öyle bir ölsem ki çocuklara ölüm kalmasa. Sevgili Dost; Nasıl bir millet olduk biz. Özle eğittim gerektiren çocukları yetişkinlerden ve normal çocuklardan koruma gereği duyuyor, farkındalıklar peşinde koşuyoruz. Normal ve özel çocukları kötü yetiştirilmiş art niyetli yetişkinlerden koruma yolları arıyoruz. Kadınlar üzerinde her hakka sahip cinsiyetçi tiplerden yetişkin kadınları korumaya çalışıyoruz. Biz hep korkulardan ve bir şeylerden korunmaya çalışıyoruz. Korunması gereken bizleri korunmaynaların zalimleri korunmasını izliyoruz. Sesimiz bir olmayınca tepkimizin geçici oluşunu izliyor, bir daha ki olaya kadar alışıyoruz. Biz korunmak ya da korumak değil doğru bildiklerimizin arkasında bir olup hakkımızı almaya çalışmanın gerektiğinin “birliğine” bir türlü varamıyoruz. Biz tükeniyoruz, tükeniyoruz, tükeniyoruz... İnsan dinlemekten çok konuşmayı sever. Dinlemek ve anlamaya çalışmak bir marifettir. Cevap hazırlama mahiyetiyle değil, anlamlar yüklemeye pay çıkarmaya çalışarak okumanın keyfine anlamanın huzuruna erişebileceğiniz bir kitap. Keyifli okumalar!
Posta Kutusundaki Mızıka
Posta Kutusundaki MızıkaA. Ali Ural · Şule Yayınları · 202019,9bin okunma
·
44 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.