Onlar ki ne barutu ne pusulayı buldular
Onlar ki hiçbir zaman buhara da elektriğe de egemen olmayı
beceremediler,
Onlar ki ne denizleri ne gökyüzünü keşfettiler,
ama kendi köşelerinde acının yurdunu bilirler.
Onlar ki gurbetçilikten başka yolculuk bilmezler.
Onlar ki diz üstü gelip dizginleşmişlerdir.
uzaklaştırıldılar ve hristiyanlaştırıldılar onlar
yozlaştırma aşılandı onlara
boş ellerin tamtamları
ses veren acıların tamtamları.
Benim zenciliğim bir taş değildir, günün uğultusuna tekme indirmiş
onun
sağırlığı.
Benim zenciliğim toprağın ölü gözü üzerinde ölü suyun bir ak lekesi
değildir.
Benim zenciliğim ne bir kuledir ne bir katedral.
Dalar toprağın kızıl etinin içine.
Dalar gökyüzünün kızgın etinin içine.
Kaskatı sabrının koyu bitkinliğini deler.
(Anavatana Bir Dönüş Defteri'nden,