'Bana bir öpücük verin yoksa galip döneceğim
Ufka bir kesin ordum akıverecek
Elimde çözülecek makina ve cinayet
marşlar yazıp halkımla söyleyeceğim yoksa.
İnanmışım kaybetmek esrarıdır olmanın
Çıldırmış bir vaşak gibi kaybediyorum.
İpimden kurtulmuşum kaybediyorum.
Birleşmiyor ellerimiz haykırıyor trapez
tanklar tank olup geçiyor üstümüzden
Helvetius haklı, devlet şaşkın, piyanist kara
Memleket sana rağmen ket vururken yarama
şu çıplak çocuk şu tüyük bürk şairi ben
-ve emir “kun” diyor; doğuruluyorum-
“bu ülke”den daha bıçkın tamlama bilmiyorum.
Bana bir öpücük verin yoksa şair öleceğim
ilk dildar tohum ekecek sözüme yoksa
ve bir dizenin tan yerini ağartmasıysa
ellerini tutarım ki kudurtucudur.
Bunun için gözlerinin meryem hali sevgilim
gözlerinin meryem hali gerçek yurdumdur
ki zuhrettiğinde ilk formuyla İsa,
yeniden ağlıyorum, ağlıyorum, ağlıyorumdur.
Ben bu çağdan bir kere de şerefimle geçeceğim
Lazım gelen gülleri göğsüme gömmüşüm
Birleşmemiz radikal olacak ben kan vereceğim
bunu daha çok küçükken bir filmde görmüştüm!
Ah laikse aşkımız biter elbet bir kışbaharyaz günü
Gözlerin uçurumlar kaydeder avuçlarıma
Bir çınar gövdesini bir hamle daha yayar
Üç içbükey komodin silah çeker vurulur
Sen gidersin, denklem düşer, ben aşk olduğumu ağlarım
Bir kelebek konduğu yerde bir mayın olduğunu anlar.
Ben dünyaya karşı durmak ile meşhurum
Olma. Yokluğun bulunmama lacivert lavlar akıtır.
Nasıl çekip gitmiş bir şaman
çekip gitmiş, bir şaman değilse en çok
benim gibi sonsuz bir at
hiç koşmuyorken de attır.
Biliyorum, lir sızmıyor şakaklarımdan
ve yüzümde şeyh çıldırtan yarıklar da yok
Annem beni hep çok sevdi, kız gördüm mü ağlıyorum
Modern bir alışkanlıktır ölmek, seni doğasıya seviyorum
Ben sana düzenli olarak telefon ediyorum.'