İlyada öncesi…
Rivayet edilir ki Paris, Troya Kralı’nın 68 oğlundan biridir. Doğumundan önce annesi Troya kralı Priamos’un karısı Hekabe – 19 çocuğu olduğu bilinmektedir – çok sancılı bir rüya görür. Rüyası Paris’in doğup büyüdükten sonra Troya şehrinin onun yüzünden ateşler içerisinde kalmış ve yıkılmış olmasıdır. Kan ter içinde uyandıktan sonra durumu Priamos’a anlatır ve Priamos ise kurulda bu rüyayı konu alan görüşmeler yapar. Sonuç olarak alınan karar ki kurulda çok fazla Priamos oğlu vardır. En büyük oğlunun da rüya bilici olduğu söylenmektedir. Herkes hemfikir olur ve Paris’in ölümünü isterler. İlyada da geçen Priamos bilgin bir kraldır ve çocuğunu kendi elleriyle ya da kendi şehrinde öldürmek istemez. Bir çobana verip, çobanın onu öldürmesini ister. Çoban Paris’i alır ve İda Dağı’nda ormana götürür bırakır. Tahminen altı gün sonra yanına varır ve hala yaşadığını, hatta çok sağlıklı olduğunu görür. Bu altı gün boyunca Paris’e dişi bir ayının baktığı en çok bilinen hikâyedir. Çoban bu durumu tanrılar tarafından bir hediye, bir lütuf ya da bir istek olarak görür ve Paris’i alır. Şehre getirirken de bebeği saklamak için para kesesi içerisine koyar; bundan dolayı ise Paris ismini alır.
Aşil’e doğru…
Aşil yani Achilleus, yarı tanrı bir baba olan Peleus ve su tanrıçası Thetis’in oğludur. Mitoloji genel olarak bakıldığında hep bir zincirin parçaları halinde devamı gelen konular bütünüdür. Anne babasının düğünü tek bir tanrı çağrılmadan Olympos’ta yapılır. Düğünü bozmasın diye çağrılmayan tanrı ise Eris’tir. Eris fitne, fesat tanrısıdır. Düğünü öğrendiğinde ise doğruca düğün olanına gider. Elinde bir elma ile protokol masasına yanaşır. Bu masada Zeus ve karısı Hera, Afrodit ve aşkı Ares, Zeus kızı Athena, gelin Thetis, damat Peleus vardır. Elindeki elmayı en güzele diyerek masaya fırlatır :) Ve kavga başlar. Bir yanda Hera, diğer yanda kızı Athena ve Afrodit. Kavganın sonuçlanmayacağını ve sonucun ise Zeus’un söylemesini isterler. Ancak Zeus bu duruma itiraz eder ki özellikle Hera ile karşı karşıya gelmekten kaçınır. Kararın bir ölümlünün vermesini ister. Hermes’i çağırır ve İda Dağı’nda çoban olan Aleksandros’a – Paris – yönlendirir. Hermes ve diğer üç tanrıça çobanı bulurlar, Zeus’un buyruğunu iletirler. Her tanrıça elmayı alabilmek için Aleksandros’a sayısız nimetlerle vaatlerde bulunurlar. Hera bir krallık vaat eder, babası Zeus gibi zekânın dibine vuran Athena en bilge kişi olacağını söyler ve Afrodit ise en güzel ölümlü kadını – Helen – vadeder. Aleksandros elmayı Afrodit’e verir. Afrodit işte o vakit kâinatın en güzel varlığı ilan edilir. Aleksandros yani Paris bu kısımdan sonra Troya prensi olduğunu öğrenir. Kaderde odur ki Afrodit dünyanın en güzel kadını olmasına rağmen kocası Hephaistos en çirkin tanrıdır. Bu hadiseden sonra 10 yıl sürecek İlyada – İlyon – yani Troya Savaşı’na zemin hazırlanmıştır. Tek eksik parça Paris’in Helen’i kaçırmasıdır.
İlyada bilinen ilk doğu-batı savaşıdır. Yukarıda değindiğimiz ve aşağıda bolca bahsedeceğimiz bir tanrılar arası hesaplaşmadır.
Aşil doğumu, Styx Nehri’nde yıkanması ve Centaur eğitimi…