Altı aylık bile değilken annesinden koparılan ve hayvan pazarına götürülerek açık arttırmaya çıkarılan Joey, hayatın dikenli yollarına doğru ilk adımı atıyor ve sarhoş bir adama satılıyor. Niyeti bir buzağı almak olan adamın oğlu Albert, Joey'u görür görmez ona hayran kalıyor. "Albert ve annesinin karanlığa doğru yürümelerini izledim. O an ömür boyu sürecek bir arkadaşlığın temellerinin atıldığını anlamıştım; aramızda ansızın içgüdüsel bir güven ve sevgi bağı oluştu." Soğuk, uzun kışlar ve puslu yazlar birbirini kovalarken Albert ve Joey beraber büyüyerek, asla unutulmayacak bir dostluk bağı kuruyor. Ta ki günlerden bir gün, bankaya olan ipotek borcunu ödemek için paraya ihtiyacı olan Albert'ın babası Joey'i 40 Pound karşılığında İngiliz ordusuna satana dek. İşte Joey için hayatın acı dolu gerçeği o andan itibaren başlıyor. Çiftlik atından bir süvari atına dönüşen Joey, yeni tanıştığı ve uzun yıllar yol arkadaşı olacağı Topthorn ile cepheden cepheye koşarak herkesi kendine hayran bırakıyor. Yıllar süren savaş boyunca müttefik ve düşman kuvvetleri cephelerinde başına neler gelir neler?.. Hatta esir bile düşer. Joey her şeye rağmen mutlaka bir gün eski dostu, can arkadaşı Albert'a kavuşacağına dair ümidini asla yitirmez. Albert da bunun hayaliyle yanıp tutuşmaktadır. Peki, günlerden bir gün Albert'la Joey'in yolu nasıl kesişir? Büyük buluşmanın ardından onları nasıl bir çıkmaz beklemektedir? Öte yandan, bir yıl kadar Joey'e sevgiyle bakan Emilie'nin ölmeden önce büyükbabasına verdiği vasiyet nedir? Bu vasiyet Joey'la Albert'ın yeniden ayrılmasına mı neden olacaktır?..
