Gönderi

Göz Kırmak
Sarsıcı bir hayat hikayesi okudum. 45 yıl süren bu hikayenin müthiş finalinden etkilenmemek ve yaşadığımız hayatlar adına bir parça karamsarlığa kapılmamak mümkün değildi. Sizlerin de, hayatınız ve hayatımız adına bu hikayeden alacağınız birçok ders olduğunu düşünüyorum.Jean Dominique Bauby, Fransa'nın ünlü gazetecilerinden biriydi. Gazeteciliğe Combat gazetesinde başlamış, ardından Paris Günlüğü'ne geçmişti. Matin'de şef redaktör olduğunda 28 yaşındaydı. Paris Match'e çeşitli katkılarda bulunmuştu. Bir damar hastalığından komaya girdiğinde Elle dergisinin redaktörlüğünü yapıyordu. Üç hafta sonra komadan çıkmayı başardı, ama artık bir felçliydi. Tıpta onun durumuna "Kilitlenme Sendromu" deniyordu; bilinç, sindirim sistemi ve kalp çalışıyor, ancak beyin vücudun hiçbir bölgesine hareket emrini vermiyordu. Doktorlar, Bauby için bunun bir istisnası olduğunu keşfettiler; sol gözkapağıru hareket ettirebiliyordu. Sol gözkapağı Bauby için dünyayla ilişki kurabileceği son pencereydi. Bir ortofoni (doğru heceleme) uzmaru hemen "duruma özel" bir alfabe hazırladı. Bauby bu alfabe sayesinde göz kırpışlarıyla harfleri seçiyor, cümleler kurabiliyordu. "Ağzımda iri kestaneler var" demişti mesela gözkapağıyla, felcin engellemediği aalarıru anlatmak için. Cümlelerinden yazıya duyduğu özlem sızmaya başladı kısa zamanda. Hemen bir bayan yardımcı bulundu kendisine. Bauby sabahın dördünde uyanıyor, yazdıracaklarını kafasında sıraya sokuyor ve yardımcısı geldikten sonra da dikte ettirmeye başlıyordu. Bu hummalı ve meşakkatli (Mide sondasıyla besleniyordu ve soluk borusuna nefes alabilmesi için şırınga takılmıştı) çalışmanın sonucunda 150 sayfalık bir kitap ortaya çıktı. Tam 200 bin defa kırpmıştı sol gözkapağını Bauby. Kitabın adı herşeyi özetliyordu bir bakıma: "Dalgıç Elbisesi ve Kelebek" ''Bir kelebek gibi, kozasından sıyrılarak bugünün ve geçmişin mukayesesini yapıyordu" Bauby, "kıpırtısız ama şuurlu" haliyle yazdığı otobiyografisinde. "Yazdıkları, iyi giden, sonra kötüleşen ve çığrından çıkan bir hayat üzerine düşüncelerdi. Dalgıç elbisesi izole olma halini, dipsiz bir girdapta kaybolma korkusunu, canlı ya da ölü bütün bir vücuda solmadan uhrevi hayatı yakalayamama endişesini anlatıyordu. Ya kelebek? Bu, günışığına yükselmesi için dalgıca yardım eden kanatlardı; kitabı yaratan, zamanı bozan, özlem, heyecan ve umuda biçim verecek "kutsal kelimeler"di ... " Kitabın yayınlanmasından dört gün sonra, ikinci projesi "Monte Kristo Kontesi"ni yazamadan öldü Bauby. Basına hastalanmadan önce çekilmiş bir fotoğrafından başka hiçbir 'sır'rıru vermedi dostları. Belki de 150 sayfa boyunca kırpılan bir gözkapağından ibaret kalmasını istediler. Jean-Dominique Bauby'nin 45 yıl süren ve 200 bin kez göz kırparak ifadelendirdiği çarpıcı hikayesi böyle bir finalle sonuçlandı. Hayatı yaşamak ve yaşayamamak arasında şekillenen böyle bir anlamlanduma çabasına saygı duymak gerek. Jean-Dominique Bauby inanılmaz çabasıyla bunu hakediyor. Bize gelince; vücudunun her zerresi tıkır tıkır çalışan insanlar olarak, hayatımızı ve dünyayı anlamlandırmak konusunda içine düştüğümüz gevşeklik kuyusuna mazeretler aramak yarışındayız sadece. Tıpta bizim yaşadığımız felce ne ad veriliyor bilmiyorum; ama bildiğim, Bauby'nin sadece sol gözkapağı ile yaşamanın hakkını bizden fazla verebildiğidir.
··
16 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.