Kur'an'ı akılcı usullerle incelemeye kalkıştığımızda,
sonu gelmez ve gereksiz tekrarlamaların, sure ve ayetlerdeki düzensizliklerin, çelişki niteliğindeki
tutarsızlıkların, uyumsuzlukların, batıl inançların, efsane ve hurafe türünden hikaye ve masalların,
tümüyle akılcı düşünceye meydan okuyan verilerin varlığına tanık olmakla hayal kırıklığına uğrarız.
Bizlere "Tanrı'dan başka hiç kimsenin bir benzerini ortaya koyamayacağı mükemmelliyette yapıt"
olarak tanımlanan Kur'an (Örneğin bkz. İsra Suresi, ayet 88; Hud Suresi, ayet 13-14; Kasas Suresi,
ayet 49-50; Bakara Suresi, ayet 23-24; Yunus Suresi, ayet 37-39 vs..) gerek biçimsellik yönünden ve
gerek içeriklik (muhteva) açısından tam manasıyla akılcı düşünceye meydan okur nitelikte bir kitaptır.
Örneğin, ibadetle ilgili hükümler, çoğu zaman hiç gereği ve yeri olmadan, hukuk ya da ekonomik
sorunları kapsayan hükümlerle birlikte, iç içe geçmiş olarak karşınıza dikiliverir. Ne zaman ve nerede
söylendiği belli olmayan sözler, hiçbir bilimsel tasnife ve tertibe bağlı olmaksızın bir araya getirilmiş
olup birbirleriyle ilgisi bulunmayan konular ve olaylar şeklinde ardı ardına dizilivermişlerdir. Kur'an'ı
derleyenler, hemen hiçbir konuyu sistemli, uyumlu (istikrarlı) ve melodik bir şekilde işlemiş
değillerdir. Çoğu konulan Yahudilerin ve Hıristiyanların "kutsal" bildikleri kitaplardan (Tevrat'tan ve
İncil'den) aktarırlarken, anlamlarını dahi bilmeden Kur'an'ın orasına burasına serpiştirmişlerdir.
Ayetlerin birbirleriyle çelişki halinde bulunmaları bir yana, fakat bir de anlamları üzerinde
anlaşılmazlıklar ve anlamsızlıklar vardır ki, İslam dinbilirlerini ve Kur'an yorumcularını birbirlerine
katmaya yeterlidir.