Bir seyahat, daima alışılmış hayatın düzlüğü dışında, olağanüstü maceralar fikrini gerektirir.
Zannedilir ki ufuklarımızın ötesi bambaşka alemlerin eşiğidir. Güneşin battığı yerde, bulutlardan saraylar kurulduğunu, erguvandan kaleler yükseldiğini, ateşten caddeler açıldığını, zümrüt veya yakuttan tavuslar horozlar dolaştığını görenler, kendi hayatlarından artık tat almaz olurlar ve ufukların arkasında benzersiz bir cihanın saklandığını zannederek, bu alemin hasretini koyulurlar...
Bu acı bir kuruntudur...