1984’ten sonra ikinci tanıdığım distopik devlet “biz” . Her şeyin hatta kas güçlerinizden tutun üreme zamanlarına kadar her şey devletin elinde burda . Uyuma kalkma saatlerinden bahsetmiyorum bile . Özgürlük yoksa suçta yoktur diyerek yola çıkılan bu bir “iyilik “ yasamız var ve devrimci sayılacak düşünce ve hastalıklar rüya görmek hayal kurmak ve vücudunda ruhun oluşması .
Aslında sanayileşmeden sonra adımını yavaş yavaş attığımız insanın günden güne mekanikleştiğini anlatan bir kitap olmuş Zamyantin’in Biz’i .
Verilen semboller de o kadar dahice ki dünya savaşından sonra nüfusun yüzde ikisi hayatta kalıyor ve tek bir devlet altında yaşamlarını sürdüyor .
Uzaya bir araç göndermek ve gönderilen araca konacak eserlerin duyurusu ile başlıyor kitap uzay aracının ismi ise İntegral ; yani parçalardan oluşmuş bütün . Tıpkı onların devleti gibi .
Uzaya gönderilmesinde ki amaç ise orada uzakta cahil yaşantıların medeniyet ve mutluluğa kavuşması size tanıdık geldi mi bilmem ama tam olarak sömürgeci devletlerin temel anlayışıda bundan ibaret .
Zamyantin’in bizi yine bir matematiksel önerge ile bitiyor. “Son devrim oldu ve devrimler öldürüldü artık devrim olmaz “ diyen bir nevi devlet taraflı anlayışa şuna dikte ediyor . Eğer sonsuzluk varsa son devrim diye bir şey de yoktur . Bir yerlerde devlet düzenini (bu kitapta globolizelleşme olarak da alabiliriz ) sorgulayacak bir devrimci çıkacaktır .