Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

ÇÖKÜŞ- DER UNTERGANG
ÇÖKÜŞ- DER UNTERGANG Nazi İmparatorluğunu doğuş, yükseliş ve çöküş olarak kategorize etmek mümkün. Tarihçi William L.Shirer de Nazi İmparatorluğu adlı dev eserini bu başlıklar altında ciltlere bölmüştür. Der Untergang’da senarist Joachim Fest ile yönetmen Oliver Hirschbiegel’in anlatmaya çalıştığı ve bence başarılı bir biçimde anlattığı bölüm, Hitler’in intiharıyla neticelenen Nazilerin çöküş dönemidir. Buna karşılık filmde Hitler’in insani yönlerinin de ele alınması, Hitler’in etrafındaki neredeyse herkesin Hitler’e içtenliği aşan kölece bağlılığı, dava dedikleri soyut ve sınırları belirsiz ideolojik eylem için ve onu da aşan bir biçimde subayların kendilerini Hitler için ölüme göndermelerine yer vermesiyle Hitler karşıtlarının tepkisini çekebilecek/belki de çekmiş bir film. Hitler’in yarattığı cehennemden ve Hitler’in önüne geçilmesi imkansız akıl dışılığından kaçmayı tasarlayan ayrıcalıklı subaylardan birinin yakalanıp infaz edilirken sağ kolunu hırsla ileriye uzatıp “Heil Hitler” diyerek Hitler’e ölürken bile bağlı kaldığını söylemesi, üstelik infaz emrinin Hitler tarafından verilmiş olduğunu anlamak için alim olmaya bile gerek yokken bu yaptığının akılla, mantıkla açıklanacak bir yanı yok. Filmi yapanların çok yönlü bir Hitler portresi sunmaya çalışmış olduklarına kuşku yok ancak biraz zorlama da olsa filmi bir Hitler güzellemesi olarak okumak da mümkün. Hitler tam olarak kimdi? Filme göre Eva Braun’un bile onu onbeş yıldan fazla bir süreden beri tanıyor olmasına rağmen aslında kim olduğunu bilmediğini söylediği sahne çarpıcıdır? Aslında “Hitler tam olarak kimdi?” sorusunu insanın doğasını anlama yönünde bir soruya çevirebiliriz. Çünkü Hitler kötüler arasındaki en kötülerin ne ilki ne sonuncusuydu. İster kalıcı barış adına, ister Tanrı’nın yegane dinini yaymak adına, ister bir başka tapınma nesnesi olan para, güç ve iktidar adına olsun tarih boyunca kan dökmekten çekinmeyen, kan dökmenin insanlar üzerindeki etkisini net olarak anlamış ve sosyal darwinizmi kendine prensip edinen bir sürü kişi gelip geçmiştir tarihten. Cengizhan, Timur, İskender, Yavuz Sultan Selim, Napolyon, Enver Paşa, Alparslan ve daha bir sürü fatih tarih sayfalarına kanla yazdırmışlardır adlarını. Bunlar iyi miydi yoksa kötü müydüler? Bu sorunun ne anlamı var ki? Kazanmışsa iyidir, Hitler de kazansaydı tarih başka türlü yazılacaktı. Bununla kazananların aslında kötü olduklarını ama kazandıkları için iyi sayıldıklarını söylemeye çalışmıyorum. Tarihin mantığı başka türlü işler, “şöyle olmasaydı da böyle olsaydı nasıl olurdu?” şeklinde sorular ne kadar anlamsızsa tarihi şahsiyetlerin iyi mi kötü mü oldukları sorusu da anlamsızdır. Kazanıp kaybetmeleri onların eylemlerini haklı çıkarır veya çıkarmaz. Peygamberler bile eğer kaybetmiş olsalardı, (tarihte yer alma şansına sahip olanlar için söylüyorum), en nihayetinde sahte peygamber veya sahte mehdi olarak anılacaklardı. Alın size Şeyh Bedreddin. Mehdi olduğu iddiasıyla sosyal nitelikli bir isyan hareketinin başında olduğu neredeyse muhakkak. Şeyh Bedreddin mehdi miydi? Kimbilir? Hitler gerçekle bağını yitirmiş miydi? Neyse dönelim yine filme. Hitler’in komutanları, Hitler’in gerçekle bağını yitirdiğini düşünüyorlar. Alın size bir örnek daha. Nazi İmparatorluğu’nun doğuş ve yükseliş dönemlerinde Hitler, Yüce Führer’di, büyük ajitatör, destansı bir hatip ve yüzyıllarca beklenen dehaydı. Fakat işler ters gittiğinde Hitler gerçekle bağını yitirmiş oluyordu. Buna karşılık Hitler’de bütün ordusunun ve generallerinin kendisine ihanet ettiğini düşünüyordu. 1939’dan 1943’e, yani işlerin mükemmel gittiği dönemde Hitler bütün başarıyı üstleniyor. 1943’ten beri koşulların, ittifakların, silahların ve elbette ki Alman üstünlüğünün müttefikler lehine değişmesiyle Hitler topu generallerine atar. Elbette ki başarısızlığın sorumlusu onlardır. Eğer onlar Hitler’in emirlerini kusursuz yerine getirmiş olsalardı başarısızlık diye bir şey de olmayacaktı. Bütün Alman halkı Hitler’i koşulsuz destekliyor muydu? Elbette bütün Alman halkının ve subayların tümünün aklını kiraya verdiğini, Hitler’e ve onun kokuşmuş ideolojisine teslim olduğunu söyleyemeyiz fakat Hitler’in ulaştığı güce bakılırsa bütün bu gücü zor kullanarak elde etmediği de açık. En azından ona destek verenlerin yarısının erkeklik gururu, Alman ulusal onuru gibi sıklıkla vurgulanan temalardan ve Naziler’in olağanüstü başarılı propaganda taktiklerinden etkilendiklerini düşünmek mümkün. Fakat filmin sonunda Hitler’in sekreteri Traudl Junge’, savaştan sonra uzun süre sonra bile ölen altı milyon Yahudi’nin, muhaliflerin, komünistlerin ölümüne üzülmesine rağmen geçmişiyle tam olarak hesaplaşmadığını söylüyor çünkü aklı ve yüreği ona kendisinin kişisel bir suçu olmadığını ve bunca kötülükte doğrudan bir payı olmadığını söylüyor. Fakat bir gün ölenlerin anısına dikilen bir anıtının önünden geçtiğinde bu fikri geri dönülmez bir biçimde değişir. Çünkü idam edilenlerden bazıları Taudl Junge’nin Hitler’e katıldığı yaştadır ve Junge bundan şöyle bir sonuç çıkarır: “Genç olmak mazeret değil, bazıları o yaşlarda doğruları için idam edildiğine göre o yaşlarda da o doğrulara ulaşmak mümkündü.” Hitler’in aklının gerisinde ne var? Bunu tam olarak bilmek mümkün değil fakat Hitler’in yaptıklarından, konuşmalarından, generalleriyle çatışmaları esnasında söylediklerinden onun zihninin arkasını okumak mümkün. Alın size Hitler’den birkaç inci. Savaş sonrasına aşağılık olan kalacak, yüce olan yıkılacak. Sözde insanlık dinsel bir safsata. Merhamet, sonsuz bir günahtır. Zayıfa merhamet göstermek doğaya bir ihanettir. Bir de en yakınlarından olan Hermann’ın firar ettiği dolayısıyla idam edilmesi meselesi var. Eva Braun bunun mantığının ne olduğunu soruyor. “Firar ne? Zaten herşey bitmedi mi?” Hitler’in cevabı tam da Hitler’in kim olduğunu özetleyecek niteliktedir: “Ben öyle istiyorum.” Fakat Hitler yanlılarının en azılılarından olan Goobels’in eşi Magda Goobels’in sözleri ve yaptıkları da Hitler’in söylediklerinden aşağı kalmaz. Altı tane çocuğunu zehirleyip yaşamına son verme düşüncesini açıkladığı bir dostunun o çocukların başka bir yerde, başka bir hayatı hakettiklerini söylemesi üzerine, “Çocuklarım Nasyonal Sosyalizmin olmadığı bir dünyada büyüyemez” deyip söylediğini gerçekleştirmiştir. Goobels’da sivillerle ilgili olarak sivillere acımadığını söylüyor: “Bize yetki verdiler ve şimdi bedelini ödüyorlar.” Hitler ve Eva Braun evleniyor. Nikah memuru, soy kanunu gereği Hitler’e soruyor. “Aryan ırkından mısınız?” “Evet ,”diyor Hitler. Aynı soruyu Eva Braun’a da soruyor. O da evet diye yanıtlıyor. Berlin bombalar altındayken ve Hitler’le Eva Braun ölüme birlikte giderken bu evliliğin anlamı ne? Hitler’in dini inancı ne? Hristiyanlığın Tanrısına ne denli inanıyor? Cennete mi cehenneme mi gideceğini düşünüyor? Tanrının karşısına nikahsız çıkmak mı istemiyor yoksa bu kalanlara verilen bir mesaj mı? Alman ruhunun, Alman yüksek ahlakının mı bir göstergesi? Bir de Führer, cesedini kimsenin bulmasını istemiyor. Bu yolla müttefiklerden kaçabilir belki fakat inandığı şüpheli Tanrısından ve tarihten kaçabilir mi? Üstelik Goobels değil miydi, “Führer mutlaka Berlin’de kalmalı, Führer, tarih sahnesinden böyle onursuzca yok olamaz.” Yok olmadı ama kül oldu Hitler. Hitler ve Almanlar ölüm de anlamını değiştirdi. Dünyayı kanlı bir mezbahaya çevirdiler. 65 milyon insanın ve bunun içinde en az 6 milyon Yahudi’nin ölümünden sorumludurlar. Neden ölen Yahudiler’in sayısı ayrı olarak veriliyor? Çünkü ölümde de eşitsizdiler. Muhalifler, casuslar, komünistler bir yana, herkesin tattığı ölümden Yahudiler kana kana içmek zorunda kaldı. Gaz odalarında ve toplama kamplarında sistemli bir biçimde yok edilmek istendiler. Tarihten alacaklıdırlar onlar.
·
51 görüntüleme
Fox Mulder okurunun profil resmi
İnfaz edilen subay, sizin de daha sonra altta bahsettiğiniz Hermann Fegelein'dı diye hatırlıyorum.
Hitler'in Psikopatolojisi
Hitler'in Psikopatolojisi
bu kitabı çok uzun zaman önce okumuştum. Hitler'in psikolojik analizinin iyi yapıldığı bir eserdi. Filme göre, yaveri Otto Günsche cesedi yakılmasını sağlıyor. Ancak komplo teorisyenleri Arjantin'e kaçtı diyorlar. Gerçek herhalde hiçbir zaman tam olarak bilinemeyecek.
Cengiz Tolstoyevski okurunun profil resmi
Evet, sanırım infaz edilen subay Hermann'dı. Hitler’in Psikopatalojisi adlı kitap kitaplığımda var ama henüz okumadım. Hatta iyi ki hatırlattınız, listemde değildi, okuma listesine alayım. Sanırım Hitler'in Son 13 günü diye bir kitapta okumuştum. Hitler’in ölümü ile ilgili bir sır perdesi var ve bu sır perdesi sanırım kitabın yazarına göre Stalin'in işine geliyor. Ceset bulunuyor, dişler Hitler'in dişleri ama ceset onun değil gibi. Ya gerçekten Hitler, giderken ardında bir efsane bıraktı ya da bu efsane konjonktürel olarak oluşturuldu.
S. Ali okurunun profil resmi
... etrafındaki neredeyse herkesin .....’e içtenliği aşan kölece bağlılığı, dava dedikleri soyut ve sınırları belirsiz ideolojik eylem için ve onu da aşan bir biçimde subayların kendilerini .... için ölüme göndermelerine yer vermesiyle...... diye devam eden düşünce .....güzel anlatım....tebrikler...
Hamit Turgut okurunun profil resmi
Emeğine sağlık keyifle okutturdu kendini...
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.