Tomris Uyar, incecik ama dolu dolu bir öykü kitabı hazırlamış. Annesini merkeze alarak aslında tüm otuzlu yaşlardaki kadınların duygu dünyalarına, yaşamlarına değinmiş. Annesinin başarısız geçen iki evliliğini anlatırken başka insanların hayatlarından da kesitler sunmuş. Kitapta yazarın çocukluğuna ait detaylı bilgiler de yer alıyor. Nasıl bir aile ortamında yetiştiği (baba ve dede faktörleri), çocukluğunda girdiği sosyal çevre, ülkenin içinde bulunduğu siyasi iklim ve bunun toplum üzerine yansımaları... Kitabın ismine bakınca otuz yaşlarındaki kadınlar ne yaşar, ne hisseder bunu anlatıyor gibi bir algı oluştursa da bu kadar yüzeysel bir kitap değil. Dünyadaki ve ülkemizdeki gelişmelerin o dönemin gençlerini, aydınlarını nasıl etkilediğini net şekilde ortaya koyuyor.
Yazar, çocukluğundan itibaren tanıklık ettiği dönemlerin özetlerini yapıyor yer yer. Toplumun içinde bulunduğu halin fotoğrafını çekiyor adeta şu cümleleriyle:
"1952 yazında ana-babalık görevi bazan çocuklara düşüyordu. Ana babalar, Halk Partisi'nin geleneksel tutuculuğu ile Demokrat Parti'nin düzmece çağdaşlığı arasında kıstırılmışlardı. Özellikle aydın olanlar.
Toplumun her kesiminde her alanda yürütülen düzeysiz rekabet, en kolay ve ilkel çıkışını cinsellikte buldu. Erkeklerle kadınlar, aslında kendilerinden üstün gördükleri hemcinslerini altetme adına onların eşlerini ya da sevgililerini ayartma çabasına giriştiler."
"1980'den sonra aynı suç ortaklığı, sırdaş barlarda sürdü. Çevre genişledi, rakip sayısı arttı, ama sinsi ürkeklik, serbest piyasaya geçişi önledi yine de."
"Bekledikleri rüzgar 1990'da geldi; ne yazık ki içleri, hiçbir esintiyi almayacak kadar taşlaşmıştı."
Sayfa sayısıyla çok zaman almayan, okurken keyif veren, yer yer tanıdık hüzünlere sürükleyen, tespitleri oldukça yerinde bir kitaptı. Özetle tavsiye edilesi cinsten... Keyifli okumalar...