Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

264 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
BULANTI NOTLARI VE ROQUENTİN İ ANLAMAK: Kitap roquentinin günlüğünü konu almış. Roquentinin şu satırlarıyla günlüğe giriş yapılıyor: " şu masayı, sokağı, insanları, tütün paketimi nasıl gördüğümü anlatmalıyım... anlatmam gereken şu, daha önce nasıl görüyordum şimdi nasıl..." Roquentin başlangıçta sürekli değişim geçirdiğini, dönüştüğünü, nesnelere eskisinden farklı bir gözle baktığını itiraf ediyor. Bazen de sırf farklı görünmek için nesnelere olmadık anlamlar yüklediğini, insanların yazmak istediğinde genelde normal şeylere olmadık anlamlar yüklediğini de itiraf ediyor. Birbiriyle çelişkili düşünceleri var gibi gözüküyor ama bakalım ilerdeki sayfalar gösterecek. Roquentin ayrıca nasıl değiştiğini de başlangıçta bir kaç satırda anlatıyor: " Ansızın ortaya çıkan bu değişimlere uğramış olduğumu kabul etmek zorundayım. Sık sık düşünen bir kimse olmadığım için, ben farkında olmadan, içimde ufacık bir yığın başkalaşım birikir, sonra da günün birinde gerçek bir devrim ortaya çıkar." İki paragraf önce çelişik düşüncelerinin olduğunu yazmıştım. Şu üstteki paragrafın devamında hayatında çelişik düşüncelerinin olduğunu ve çelişkilerinin sebebinin ansızın ortaya çıkan değişimlerin olduğunu itiraf ediyor. Roquentin ansız gelen içsel sıkıntıları dile getiriyor günlüğünün çoğu yerinde. Mesela daha günlüğün başında arkadaşıyla yaptığı Bengal gezisinde yaşadığı sıkıntıyı yazmış. Bengal'e gitmeyi çok istediği halde Bengal'e gittiğinde ansızın gelen sorular:"Bu ülkede ne işim var, bu insanlarla neden konuşuyorum, neden böyle gülünç bir şekilde giyindim?? " yüzünden hemen evine dönmek istemiş ve ertesi gün evine gitmiş. Roquentin'in yaşadığı içsel sıkıntılar benim de 2-3 yıl önce nietzsche okuduğum, nihilist yaşam biçimini benimsediğim dönemlerde sık sık, son zamanlarda ise bazen bizzat yaşadığım sorunlar.. Ansızın gelen sorular ve sorulara cevap bulunamaması sonrası yaşanılan boşluk.. evet tam da bu duygu.. Roquentin hayatındaki ansızın gelen sıkıntılardan ve biriken duygucukların hayatını çok sık değiştirmesine ve düzenin bozulmasından korkutuğunu söylüyor. Çaresiz bir şekilde geçirdiği dönüşümün hayatını değiştirmesini bekliyor. Ancak bir an önce girdiği içsel sıkıntıyı çözmesi gerektiğini biliyor yoksa çoktan iş işten geçmiş olacak.. "Şimdi kimseyi düşünmüyorum, sözcükleri bulmak için bile çabalamıyorum. Kimi zaman hızlı, kimi zaman yavaş bir şeyler akıyor içimden, dokunmuyorum, bırakıyorum gitsin. Sözcüklere bağlanamadığım için düşüncelerim çoğu zaman karmakarışık, belirsiz ve boş şekiller halinde ortaya çıkıyor, sonra kayboluyorlar, hemen unutuyorum onları." Roquentinin yalnız bir adam. Kimseyle konuşmuyor, konuşamıyor. Konuşacak bir şeyleri olmuyor. "İnsan yalnız yaşayınca bir şey anlatmanın ne olduğunu bile unutuyor." diyor Roquentin. Sürekli bir şeyler anlatan insanlara çok şaşırıyor. Kendisine sorulsa hiçbir şey anlatamayacağını söylüyor. Uzun süreli yalnızlığın belli bir süre sonra yaşadığınız veya size anlatılan olayları kolay unutmanıza sebep olduğunu hatta bir süre sonra hayatınızda yaşadığınız olaylara karşı ilgisizleştiğinizi söylüyor. Gerçekten de öyle oluyor. Bir kaç yıl önce yalnızlığımı bu güzel cümlelerle yazabilecek seviyede olsaydım heralde aynı şeyleri yazardım. Neden yalnız insanların anlatacak bir şeyleri olmamasına karşın sosyal insanların durmadan konuştuğunu, hafızalarının gelişkin olduğunu şimdi daha net bir şekilde anlıyorum. Hafızamın neden bu kadar kötü olduğunu, neden bir şeyler anlatmak istediğim halde anlatamadığımı öğrendim. Sebebi tamamen yalnızlık... Son zamanlarda ise hafızamın hafif geliştiğini, anlatacak bir şeylerin biriktiğini ve konuşmamın hafiften düzeldiğini, cümlelerimin düzenli hale geldiğini görebiliyorum. Sosyalleşiyorum çünkü.. Roquentinin nesnelere bakışı da farklı. Nesnelerde insanların görmediği bir şeyi görüyor. Bira bardağını gözlemliyor. Diğer insanların gözünde şekilli, markalı bir bira bardağı ancak roquentin farklı bişeyler daha görüyor. Görüyor ama anlatamıyor. Belki de ilerleyen sayfalarda nesnelerde gördüğü şeyleri anlatır.. okumaya devam.. Nesneler bildiğimiz gibi cansız varlıklardır. Nesnelerin insanlara dokunmaması gerekir. İnsanlar, nesneleri kullanır, yerlerine koyar. Nesneler sadece yararlı varlıklardır insanlar için. Ancak Roquentin nesnelerin kendisine dokunduğunu, kendisiyle bağlantı kurduğunu söylüyor. Bu durumun hayatını çekilmez hale getirdiğini, nesnelerle bağlantı kurması kendisini korkuttuğunu dile getiriyor. Roquentinin gözünde nesnelerin tümü sanki birer canlı hayvan gibi.. Devamında şunu ekliyor. Deniz kıyısında eline aldığı çakıl taşının ne hissetiğini şimdi daha yeni anlıyor. Taşı eline aldığı zaman içi bayılır gibi olmuştu. Bu duygunun çakıl taşından ellerine geçtiğini ve ellerinde bir çeşit bulantı hissettirdiğini söylüyor. Roquentin aynada yüzünü uzun süre inceliyor. Güzellik olgusunu eleştiriyor. İnsanlara güzel yada çirkin demekle bir toprak veya kaya parçasına güzel yada çirkin demenin aynı şey olduğunu söylüyor. Başkalarının yüzlerinin aynada bir anlam taşıdığını ancak kendisininkinin bir anlam taşımadığını belirtiyor. Sonra aynaya neredeyse yapışacak kadar yaklaşıyor ve ağzının, burnunun, gözlerinin silindiğini farkediyor. İnsansal hiçbir şeyin kalmadığını ekliyor. Aynadaki görüntü mevzusunu efsane bitiriyor: " insanın kendi yüzünü anlayabilmesi belki de kendi elinde değil. Belki de tek başıma yaşadığım için böyle oluyor. Topluluk içinde yaşayanlar, kendilerini, arkadaşlarına nasıl görünüyorlarsa aynalarda tıpkı öyle görmeyi öğrenmişlerdir. Benim arkadaşım yok. Tenimin bunca çıplak olması acaba bu yüzden mi? Buna insansız... evet insansız doğa denilebilir." "Kişioğlu hikayecilikten kurtulamaz, kendi hikayeleri ile başkalarının hikayeleri arasında yaşar. Başına gelen her şeyi hikayeler içinde görür. Hayatını, sanki anlatıyormuş gibi yaşamaya çalışır." Roquentin'in gözünde günler de bulantıya benziyor. Diğer insanlar pazar gününün sonunda pazartesi yapacaklarını düşünürlerken Roquentin için pazar ve pazartesi birbirine karışmış. Günler birbirini ite kaka sürmüş ve anlamsızlaşmış.
Bulantı
BulantıJean-Paul Sartre · Can Yayınları · 202122,7bin okunma
·
11 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.