Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

104 syf.
8/10 puan verdi
Kim deli, kim akıllı? Kim normal, kim (a)normal? Bunun sınırı nerede başlar, nerede son bulur, sınırlar belirgin midir yoksa flu mudur? Herkesin kendince bir delilik-akıllılık kıstası mı vardır, yoksa bu kavramlar da, doğru-yanlış kavramlarında da olduğu gibi göreceli midir? Bu kadar çok soru sormak sizi "akıllı biri" mi yoksa "delinin teki" mi yapar? (Bu arada "akıllı" olarak tanımlarken dahi cümlelerin ayarına dikkat edilirken, "deli"den bahsederken tanımların önünü açar da açarız, az önce benim "delinin teki" deyişimde olduğu gibi) Birini deli diye yaftalarken, onu kendinizden aşağı görüşünüzü yansıttığınızı düşünürsünüz, fakat belki de içten içe, onda olana erişememenin verdiği haseti de yansıtıyorsunuzdur ha, ne dersiniz?.. Simao Bacamarte, nam-ı diğer Asabiyeci, amiyane tabirle deli doktoru, Itaguai'de doğmuş, sağlam bir eğitim almış (Bu arada eski dönem tıp denilince akla ilk gelen yerlerden biri Padua. Bilim ve kültür şehri diyorlar. Birçok ünlü bilim insanının yolu buradan geçmiş. Üniversite neredeyse 800 yıllık. Kahramanımız da burada ve Coimbra'da eğitim almış), sıla özlemiyle yanıp tutuşmuş, memleketine ve de işine olan aşkı da bir araya gelince, kendisine teklif edilen hiçbir işi kabul etmeyip hayatını, doğduğu topraklarda bilime adamaya karar vermiştir. “Tıp, nikâhlı karım benim, edebiyat ise metresim." diyen Çehov'un aksine Bacamarte, "Bilim tek makamımdır; Itaguai ise tüm evrenim." diyecek kadar adanmışlık duygusuna sahiptir. Yine de bana sorulacak olsa, ben de Çehov'un tarafını tutardım :) Bacamarte, çalışmalarının sekteye uğramasından endişe ederek güzel bir kadınla dahi evlenmekten imtina ediyor. Sadece sağlıklı olsun, neslini devam ettirecek sağlam genlere sahip olsun yeter kafasında. Adamın bütün planları bilime endeksli. Alanında da ufak bir arayış ertesinde, psikopatolojiye yönelme fikri ortaya çıkıyor ve Yeşil Ev adında bir akıl hastanesi kuruyor. Zaten ne olduysa da ondan sonra oluyor. Yeşil Ev'in açılması ve Yeşil Ev'den evvel, akıl hastalarının durumu göz önünde bulundurulursa, bunun hayırlı bir hamle olduğu düşünülebilir. Fakat ertesinde akıllılık-delilik, demokrasi-diktatörlük, iyilik-kötülük, çıkarcılık-toplum yararı ve buna benzer bilumum ikilemi de beraberinde getirmeseydi... Bu kısımları detaylamaya lüzum yok. Zaten kitap kısacık. Verilen mesajlar, alınan mesajlar, yapılacak kıyaslar, övgüye şayan tespitler, sövgüye layık eylemler... Okudukça kitabın ne denli dolu olduğunun farkına varacaksınız zaten. Bu arada not aldığım birkaç şeye değinmeden edemeyeceğim. Kitapta, Kuran'da bir ayette Hz. Muhammed'in, delilerin kutsal olduğuna ve Allahın, günah işlemelerine engel olmak için onların akli melekelerini elinden aldığına dair bir sözünün olduğuna işaret edilmiş. Kuran'da böyle bir ayet bulamadım öncelikle. Sonrasında ise bunun hadis olabileceğini düşündüm fakat böyle bir hadise de rast gelmedim. Ancak, akıldan noksan olanların sorgudan muaf olacaklarına dair birkaç yerde bahsedilmiş ve cennette de bu eksikliklerinden kurtulacakları belirtilmiş. Bir diğer konu ise, çıngırakçıbaşı kavramı idi, ki bunu da bizim tellallara yani çığırtkanlara benzettim. Farkı, onlarda adı üstünde çıngırakla bu iş yapılırken bizde davul zurna kullanılır.
Asabiyeci
AsabiyeciMachado de Assis · Encore · 2016235 okunma
·
42 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.