Evet dert sahibi olmalı insan,
Davasını dert edinmeli
İnandıklarının bilincinde olmalı ya da bilincli inanmalı
Ve doğrulardan hiçbir şekilde taviz vermemeli ——
Kitapta bir zamanlar dava aşkıyla yanıp tutuşan adamların t a h a m m ü l ü seçip davalarından adım adım uzaklaşmalarına şahit oluyoruz. İnandıkları şeylerden taviz veren, yapmam dediklerini yapmaya başlayan ve doğru yoldan savrulan insanlar.. Beni baya etkiledi ve düşündürdü. O vakit hep dua edelim; Allah ömrümüzün sonunu en hayırlı zamanımız kılsın çünkü hiçbir şeyin garantisi yok azizim
.
a l ı n t ı l a r
.
Kendime bir dünya kurmaya çalışıyorum. Biliyorum aranızda yerim yok. Nolur beni kendi halime bırakın.
.
Dışımda ne arıyorlar;
içime dogru sucluyum ben.
.
Durduğumuz noktada inançlarımızın eskidiğini, yabancılaştığını hiç tecrübe etmediniz mi? En acı kayıp budur: Gerilemiş ruhların mütemadiyen tavizler vererek hayatla, zaruretle uğraşmaları.
.
Bir kere taviz verildi mi, asla çiğnenmemesi gereken unsurlar bir kere gözden çıkarıldı mı, kalbin aynası bir yerinden çizildi mi, keferati büyük oluyor.
.
Bizim hareketimiz, mesuliyet hateketidir: Davamız hayata uymak değil, hayatımızı Hakk'a uydurmaktır.
.
Irmak bir başlangıç.
Bir düş.
Ama bir yol ve bir yoldaş. Ne tabiat parçası, ne çiftlik hayali. Ne kaçıp gitmek, ne ekip biçmek. Sefer de içimde, tahammül de..