Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

"Sen Cuma'ya mı gidiyorsun?" diye sordum hayretle. "Bazen kaçırıyorum ama mümkün mertebe aksatmamaya gayret ediyorum," diye onayladı. "Dindar biri olduğunu düşünmemiştim." "Değilim zaten," diye karşılık verdi Abdül ciddiyetle. "Tanrı'dan şüphe nedeniyle vazgeçmedik mi? Şimdi de şüpheden şüphe etmem gerekiyor ki tutarlılığımı koruyabileyim. Hem her zaman demezler mi, sen O'na doğru bir adı attığında O sana doğru iki adım atar diye? Ben böylece üstüme düşen yapıyorum ama kendisinden hala bir hareket görebilmiş değilim." ..."İnançsızlığın seni inançlı gibi davranmaya itiyorsa buna çelişki deniyor benim bildiğim kadarıyla?" "Dindar değilim dedim, inançsızım demedim," dedi Abdül soğuk bir tavırla. "İnancımın adı da şüphedir." "Vesvese olmasın o sakın?" Bu yorumumu şereflendirmek içinden gelmemiş olacak ki, "Müslümanlar için," diye tekrar kendi açtığı konuya döndü, "Batı'nın hiçbir başarısı uzaya gitmeleri kadar hayret verici ve yaralayıcı olmamıştır. Halbuki, diyelim, Schubert'in birkaç notasına kıyasla atmosferi delip geçecek güçte bir füze yapmak nedir ki? Ama hayır. Batı burnumuzun dibinde muazzam bir entelektüel devrim gerçekleştirirken bu insanlar büyük bir mahremiyetle bunu görmezden gelmenin hatta küçümsemenin yollarını geliştirmiş, bunu da matah bir şey sanmıştır. Ta ki uzayın fethine kadar! Ne zaman ki Batılı uzaya gitmiş, işte o günden sonra Müslümanlar başlarını göğe kaldırınca yalnızca Allah'ı değil, karanlığın içinde fink atan gavur uydularını da düşünmeye başlamıştır..."
·
3 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.