Aklıma gelen bu düşüncenin bende hiçbir ürperti yaratmadığını nasıl açıklayacağımı bilemiyorum. Şehrin havası ve gürültüsü açık pencerelerden özgürce içeri giriyordu, salon bir düğün için hazırlanmış gibi aydınlıktı, güneşin neşeli işinları sağda solda pencerelerin kah yere uzanmış, kah masaların üzerine yayılmış, kah duvarların köşesinde kırılmış ışıltılı gölgelerini çiziyordu ve her bir pencerenin bu parıltılı eş kenar dörtgeninden geçen ışık huzmesi havada altın tozundan büyük bir prizma oluşturuyordu.