Hayatımızı gerçek ihtiyaçlarımızı ve arzularımızı karşılamak için çalışarak mı geçiriyoruz? Yoksa kendimizi insan isteklerinin, giderek büyüyen ticaretin taleplerine tabi kılındığı bir toplumsal sistemi sürdürmek için mi feda ediyoruz? Bu soruların cevabını arayan kişisel bir ütopya kitabı. Bu kitapta tarif edilen ütopyada toplum fiziksel çalışmaktan zevk alan, doğayla tamamen barışık, makine kullanmayı sevmeyen, her daim neşeli, mülkiyet ve de para kavramı olmayan insanlardan oluşuyor. Din olgusundan söz etmiyor ama bence sosyalizmi din olarak benimsemiş bir kitap. Ben okurken biraz sıkıldım açıkçası. Sistem değişimi gibi konuları bence çok üstünkörü geçmiş.