Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

400 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Merhaba arkadaşlar. Bu YENİ yazan kitapla sitede 1. kitap ayrı ayrı eklenmiş ama içindekiler aynı değil mi? Yani ben yeni yazan kitabı okuyorum ama bu ilk kitapla aynı aslında. April, yeni bir baskı yapmış sadece. Kitabın içeriği oldukça şaşırtıcı çünkü bu tarz kitapları genellikle gözlemci bakış açısıyla okuyoruz. Yani daha açık vermek gerekirse ABD – Irak savaşını bir İranlı sınırdan gözlemliyor bizde onun anlattıklarını okuyoruz bu tarz kitaplarda. Bu kitabın farkı ise aynı savaşı anlatan bu sefer savaşa katılmış, savaşın sonuna kadar o bölgede kalmış bir ABD Generali. Kitabın en temel farkının bu olduğunu belirtmek gerek. Ekonomi çok ilgi duyduğum bir alan, keza Kapitalizm de öyle. Yani bunu işte Kalp, Ciğer, Beyin gibi organlara benzeten var ama ben direkt olarak bunların yerine KAN tanımlaması yapıyorum. Ekonomi KAN’dır. Kan olmadan hiçbir organın, hiçbir hayati faaliyetin gerçekleşmesi mümkün müdür? Bu kitapta da kime ne yapılmış, kim nelerle karşılaşmış, nelerin üstü örtülmüş 4 kitaplık bir serinin ilk kitabı olarak başlıyoruz buna. Kitabı her detayıyla incelemek, her konuyu ayrı ayrı anlatmayı çok istiyorum ama imkanı yok diyebilirim. Gene de elimden geldiğince anlatmak istiyorum. Kitabın girişince güzel bir açıklama var (alıntıladım) ve hemen ardından da bir itiraf geliyor. Kitabı Ekvador Başkanı Jaime Roldos ve Panama Başkanı Omar Torrijos’a ithaf ettiği hakkında. Bu iki adamın (büyük adamın) ortak yönü ne biliyor musunuz? Uçak kazasında hayatlarını kaybettikleri ve ikisinin ölümünün de kaza olmadığı; aksine, küresel imparatorluğu amaçlayan kardeşlere karşı geldikleri için öldürüldükleri itirafını okuyoruz. İtiraf diyorum çünkü bir tetikçinin anılarını okuyoruz burada. Yazar sayfa 16’da da bu durumu şu cümlelerle açıklıyordu: ABD şirketlerinin dokunaçlarını dünyanın her tarafını sarmasına yardım ettiğimiz hatıralarım peşimi bırakmıyordu. Yoksul ülke liderleri direndiğinde verilen rüşvetleri, yapılan şantaj ve tehditleri, ülkelerini borçla köleleştirecek kredileri almayı reddettiklerinde CIA çakalları tarafından tahttan indirilmelerini veya suikasta uğramalarını aklımdan bir türlü atamıyordum. Bir ölüm ekonomisinden de bahsediyoruz aslında. Peki nedir bu? Ölüm ekonomisi; kendisi için önem taşıyan kaynakları giderek daha çok tüketen ve aynı zamanda da soluduğumuz havayı, içtiğimiz suyu ve gıdalarımızı zehirleyen sürdürülemez bir ekonomidir. Birbiriyle bağlantılı ve sadece dünyanın en zengin ailesini daha da zenginleştiren bir düzen. Daha bunlar kitaba başlamadan anlatılan şeylerin özetinin özeti bir de. Şimdi dilerseniz ve sabırlıysanız kitaba geçelim. İlk bölüm 1963-1971 yıllarını kapsıyor. Burada bir Ekonomik Tetikçinin nasıl doğduğuna hep beraber şahit oluyoruz. İsmi komik gelebilir ama bu insanlar darbeye en iyi zaman hazırlayan insanlar. Yani biliyorum çoğumuz öğrenciyiz ama çalışanlar bilir, her zaman öncelik SAĞLIK lakin parasız kalmak en dar görüşüyle EV EKONOMİSİNİN kötüye gitmesi bile ne hale getirebiliyor bizleri. Bir de bunu ülke ekonomisinde düşünün (gören görüyordur gerçi) ve bu ekonomi sürekli olarak borçlanıyor. Nereye kadar devam edebilir sizce? Yani kitaptan bağımsız bakabiliriz buna, misalen ülke 2 TL üretsin, sonra bunun 1 TL da faizi olsun. Ne yapar? 3 TL. Ürettiği parayı geri verse bile 1 TL borcu kalacak, gene 2 TL üretsin ve borcunu kapatsın, 1 TL artacak ve borcu 2 olacak yani 2’e katlanacak. Bu durumda ürettiği paralar borcunun faizini ödemeye yetmeyecek ve sürekli borçlanacak. Böylece mahkum edilecek. Bunu atlatmanın tek yolu var ya neyse. Yine ortada bizlere pek gözükmeyen ama Ekonomistlerin çok sevdiği bir ülke var. Endonezya. İspanya, Hollanda, Portekiz, Japonya gibi ülkelerin ele geçirmek için çalıştığı, başaramadığı bir adalar ülkesi. Düşünsenize birçok ada var ve her adanın kendine göre inanışı var. Bunları birleştirmeye çalışıyorsunuz. Bunları birleştiren birisi de var ve tabii artık yok. Endonezya ekonomisinin durumunu şimdi bile araştırabilirsiniz. Konumunu ve zenginliklerini. Ancak ekonomisini değil dolarla, Türk lirasıyla bile kıyaslamak imkansız. O derece değersiz bir ekonomiye sahipler. Yazar burada neler yaptıklarını, nasıl bir vurguna ortak olduğunu oldukça açık anlatıyor. İkinci bölüm ise 1971-1975 arasından bahsediyor. Burada da özellikle Panama çok dikkatimi çekti. ABD’nin dünyaya egemen olma hayalini nasıl adım adım gerçekleştirdiğini ve akla hemen gelen petrol olayıyla değil elektrikle bile bunu nasıl başardığını okuyoruz. Beni en çok şaşırtan da bu olmuştur buraya kadar ki bölümlerde. Amerika’nın komünizme neden karşı olduğunu görüyoruz. Rusya dışında tüm komünist ülkelere neler yaptıklarını görüyoruz. Sayfa 80’de şöyle bir cümle okuyoruz: dinleri, inançları, ideolojilerinin arkasında bir temel yok. Görüşleri böyle olunca yaptıkları da belli. Rusya’yı da yakında çökerteceklerine inanıyorlar. Panama dedim farklı bir yere gittim. Panama’nın bir halk kahramanı var, gerçekten de kimseye boyun eğmeyen ve sadece halkına hizmet eden. Omar Torrijos. Tüm orta ve alt sınıfın desteğini alan, evsiz sınıfına destek olan, politikacıların giremediği semtlerde toplantılar düzenleyen, kendi sınırlı mali kaynaklarını (sınırsızlar halktan kaçıyor) da hastalık veya bir felaketle boğuşanlara bağışlayan birisi. Sonradan şöyle bir cümle duyacaksınız Sam Amca’dan: Size sınırsız özgürlük verdik ama bak onu ne hale getirdiniz. Bu cümleyi ben kurdum ama Omar Torrijos’un şu cümlesine olan hayranlığımdan: İdeal özgürlüktür, bir ideali yok edecek füze henüz icat edilmemiştir! Yine bu bölümde Arabistan ve tabii ki petrolleri konu ediliyor. Burada dikkatimi çeken bizim ET’nin basit bir Keçi’den yaptığı projeler oldu. Keçiler sokaktaki çöpleri yiyerek temizliyordu Arabistan’ı ve bunun yerine kurulacak petro kimya tesisleri ve sanayi siteleri projeleri bizimkinin aklına gelmişti. Büyük bir altyapı inşaatı, bunu yapan ABD ve ona mahkum edilecek ve petrolü ucuza alınacak bir Arabistan. Sonuçta Araplar çöp toplamayı sevmediklerinden işçilik de yapmayacaklar o işi de küçümseyecekler ve bu sefer de dışarıdan binlerce ucuz işçi getirtilecekti. Bu da fakir Müslüman ülkelerden yapılacaktı. Onlar için AVM, eğlence merkezleri, tesisler vs inşa edilerek kazandıkları para da gene iş verenlerine dönecekti. Oldukça zeki bir sistem. Üçüncü bölüm 1975 – 1981 yılları arasını kapsıyor. Panama, İran, Kolombiya ve Ekvador ülke ziyaretleri ve istifasının nasıl gerçekleştiğini okuyoruz burada yazardan. Dördüncü bölüm 1881 – 2004 yılları arasını kapsıyor. Oldukça dolu bir bölüm. Ekvador ve Panama başkanlarının ölümleriyle beraber burada şahit olduğumuz bir diğer durumsa yakın dönemde de ortaya çıkmış Venezuela krizinin daha evvelden de yaşandığı. Gene konu tabii ki petrol. Son ve kitaba yeni eklenen bölümse 2004 yılından günümüze konu ediliyor. Tabi bundan 2 sene öncesi kadarına çünkü 2017 çıkışlı bir kitap. Bu bölüm acayip dolu diyebilirim. Bir zehirlenme şüphesiyle başlıyoruz kitaba. Seyşeller, Ekvador, Honduras, Vietnam, Çin ve İSTANBUL! O halde sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: Sadece 27 liraya dünya düzenini değiştiren insanların kimler olduğunu öğreneceğiz. Kitapta bir de tavsiyeler bölümü var ki oradaki maddelerin çoğunu girişimcilik adı altında kiralık lüks arabalarıyla video çekip eğitim setleri satanlar yüzlerce dolara pazarlıyor. Yazar, gerçekten de dopdolu bir kitap bırakmış bizlere. Bunun devamının olması bir yandan merakımı cezbederken diğer yandan da DAHA NE OLABİLİR Kİ korkulu düşüncesini gözler önüne seriyor. Mutlu geceler, iyi okumalar dilerim..
Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları (Cep Boy)
Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları (Cep Boy)John Perkins · April Yayıncılık · 20153,302 okunma
·
44 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.