Hayatımın en karanlık döneminde, beynimde ''ilk'' soruyu'' ve ''sorgulamayı'' gerçekleştirerek, aydınlığa ilk adımım olarak gördüğüm Nietzsche'yi seviyorum :)
Hayatımın felsefesi: Asla hiç bir düşünceyi ve kişiyi ilahlaştırmamak.
Yanlışları vardır, olabilir. Şöyle, okunan yazarların biyografilerine bakıldığında, sağlıklı kaç kişi bulunabilir ya da bulunabilir mi, diye düşünüyorum. En başta Dostoyevski, vs..
Cogito Dergisi'nin Nietzsche sayısını okumuştum. Eleştiren ve tasdik eden nice yazılar vardı. Bir de şöyle bir şey vardı ki, din karşıtlığı sebebiyle, kız kardeşi ve onun eşinin düşmanlığını kazanmış. Ve hastalık döneminde yanlarında kalırken, pek çok yazısını değiştirmişler.
Bunların hepsi su götürür konular olabilir..
Lou Salome'un yazdığı Nietzsche kitabında da Salome, bazı sözlerini vererek; çelişkili gibi görünebilir, ancak Nietzsche'ye kronolojik olarak baktığınızda hiç de çelişki olmadığını görürsünüz, diyordu. Nietzsche'ye onca acıyı yaşatmış bir kadın olarak, çok güzel bir Nietzsche çözümlemesiydi bana göre o kitap. Belki de bir vicdan azabının eseriydi, bilemem.
Kadın veya erkek diye ayırmam, vicdansız vicdansızdır. Ama, demeden de geçemeyeceğim, kadınlar da sütten çıkmış ak kaşık değil yani. Haklılık payları var Nietzsche'nin.
Julian Young'ı da merak ettim. Biyografisini okuyayım, dedim ama yok, bulamadım.
Kırbaçlanan atın boynuna sarılarak ağlayan, sonra da iflah olmayan Nietzsche'yi seviyorum..