Gönderi

Belki de sonunun, en başından yazıldığını bilerek yaşamak gerekli. Sürekli biteceğine olan korkumuz anı yaşamaktan alıkoymuyor mu bizi? Kesişen hayatların son korkusu, başlangıçta suladıkları ruh çiçeklerini kurutmuyor mu? Ve gittikçe hızlandırmak için ruhunu sallandırdığı salıncağı bencilliklere, özgürlüğü tacize başlamıyor mu insanoğlu? Ve korktuğu sonu kendi hazırlamıyor mu? . Yanında çocuklaştığını, altı çizili cümlelerini ezbere bileni, ruhuna salıncak olanı ve hazlarına nal saldığı ruh eşini bulduğunda neden kaybetmek için çabalar? Ve en önemlisi neden yaşamak varken bencilleşir? Böyle derin yaşanmışlıklara anı olacak insan ömürde birkaç kez çıkarken insanın karşısına neden kaybetmek için isimlendirirler? . Birlikte is kokmanın sarhoşluğunda boğulmanın, uçurtma uçurmanın, huzur evlerinde kitap okumanın, çıplak ayak toprağa basmanın, uyurken izlemenin, çiçeklere su vermenin, birbirine yüksek sesle şiir okumanın, rakısına buz yarasına tuz olmanın hazzını iliklerinde hissetmektense tüm bu anları, bir gün sonu olacağını düşünerek mahvetmeye ya da hazzını indirgemeye kimin hakkı var? . Sonunda hepimizin öldüğü ve tekrarı olmayan kısa bir yer burası. Ne zincirlemeli arzuları ne indirgemeli özgürlüğü toplum standartlarına. Ve en önemlisi yarına garantin olmayan bir yerde gelecek korkusu yüzünden yaşayamadığın bu anların tekrarının olmaması.
·
1 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.