Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

328 syf.
7/10 puan verdi
youtube.com/watch?v=OO0Bo0Z... İrili ufaklı da olsa, nicelikten bahsedeceksek eğer, 200. incelememle buradayım. Ahanda burada. Tam burda ya işte, bak gösteriyom. Gör beni... Sezgin Kaymaz, bir süredir merak ettiğim ve tarzında beni cezbedecek bir şeylerin olduğunu içten içe hissettiğim bir yazardı. Kitabı ise tesadüfen, hediye etmek için sipariş ettim ve elime geçmişken de fırsat bu fırsat deyip okumak istedim. Çünkü bildiğim kadarıyla yazarın bazı kitapları seri halinde ve kopuk kopuk bir okuma deneyiminden uzak durmak istedim haliyle. Kitabı ele almaya, bir süredir yapmadığım bir şekilde, kapağından başlayalım. Kapağa baktığınızda, eğer benim gibi dikkatsizseniz sahnede bir anormallik görmeyebilirsiniz. Beyaz bir atlet, mandallarla tutturulmuş, yanına konmuş bir de kumru var. Tamam, atlet yer çekimine meydan okur gibi baş aşağı duruyor ama ya kumruya ne demeli? Acaba hangisi doğaüstü bir eylemde bulunuyor? Atlet mi yoksa kumru mu? Var bu işte bir "doğaüstülük"... Uzunharmanlar da böyle ilginç bir yer işte. Konsepte baktığınızda, eski zamanlardan fırlayıp gelmiş bir mahalle manzarası göze çarpıyor. Bu mahalle konseptine uygun şekilde serpiştirilmiş komşular, her biri ayrı vasıfta, ayrı bir dünya. Mahallenin beyin takımından yaşlı teyzesi Erzurumlu olmayan Erzurumlu Teyze, tamirci Kirkor, polis eskisi Beyabi, bakkal Mustafa ve dahası... Ve Leyla... Böyle bir mahalleye, adeta damdan düşer gibi biri damlar bir gün: Musa. Bir şeyleri terk etmek çabasındayken burayı bulmuş, kafayı toparlamak adına gelip yerleşivermiş ama terk ederken, gerçekten de terk ettim sandıklarını terk ediyor mudur insan? Uzaklaşmak dediğin o, somuta indirgenir düzeydeki mesafe farkı, "iç"in ile "içindeki" arasındaki mesafeyi açamadıktan sonra fuzuli külfetten öte nedir ki? Sadece zahirde uzaklaşmak adına beyhude efor kaybı... Başka bir yerde var olabilme çabası içine girdiğinde insan, gerçekten de var olmaya mı başlıyordur, yoksa yok olduğunu sandığı yerde aslında vardı da onun kıymetini bilemeyip, var olduğunu sanırken yok olmaya mı gelmiştir geldiği yere?.. Bakmayın böyle konuştuğuma. Kitap da sizi böylesi sorgulamalara itecek ve yer yer aydınlanacak, yer yer kendinizi sorgulayacak, kendi doğrularınızı savunacak ya da karşınızda, size taban tabana zıt konuşan karakterin fikirlerine kapılıp gideceksiniz kitap boyunca. Musa da yaşayacak bu ikilemleri kitap boyunca... Kitabı koşturan detaylar içinde, bu sorgulamalar dışında bir de aşk var tabii. Ağzı bozuk aşüfte Leyla... Bir an öyle bir kafaya girdim ki, aklıma elbette Barney Stinson ve muhteşem teorilerinden biri olan "The Mermaid Theory" geldi. Hani denizciler, açık denizde hatunsuz kaldıklarında artık kafayı kırıp, deniz ayılarını deniz kızlarına benzetiyorlardı ya, işte o. Musa'nın Leyla'ya olan kapılışını da buna yormamak elde değildi sanki. Bu arada, Leyla'dan bahsetmişken, kitapta Leyla ile birlikte default olarak gelen bolca küfür eklentisine, Beyabi sayesinde de bolca argo kelimeye doyacaksınız. Kitaplarda bu tip şeylerden imtina edenleri bilgilendirelim baştan. Kitaba dair yakınacağım birkaç şey de var. Bunlardan biri, kitabın başlarında bunaltıcı seviyeye erişen ama sonrasında hikayenin de ritmini bulması sayesinde biraz daha durulan "çay edebiyatı". Musa tam bir Çaykovski. Yok be müzikseverlik babında değil, çaykolik yani :) O kadar ki "açken içerim, tokken içerim, yüz bardak içerim, fazlasını da içerim de, işte ne yaparsın, gün 24 saat..." gibi muhabbetler, okuyucuda kusma hissi uyandırıyor. Kusma demişken, kitapta kusma detayının da çokça yer ettiğini belirtmek gerek ama buna çok da takılmayın, zira bu durumun hikayenin işleyişiyle doğrudan ilişkisi mevcut. Bir de sigara konusu var ki evlere şenlik. Sezgin Bey bizi sigaraya başlatmak istiyorsanız kusura bakmayın yani, o paraya kitap alırım ben ;) Bu incelemeye kitabın konusu ile alakalı daha fazla detay eklemek niyetinde değilim. Hikayenin akıcı oluşu ve sonunun nereye varacağı merakı, zaten sizi elinizden tutup kitabın sonuna kadar götürecektir. Eee her hikayenin bir başı bir de sonu var malum. Mühim olan hikayenin içinde sıkışıp kalmamak...
Uzunharmanlar'da Bir Davetsiz Misafir
Uzunharmanlar'da Bir Davetsiz MisafirSezgin Kaymaz · April Yayıncılık · 20171,531 okunma
·
53 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.