İnsanlarımızın büyük çoğunluğu, İslâm dini'nin en son, en mükemmel bir din olduğuna körü körüne
inanmışlardır. Ağızlarından: "Elhamduli'llâh Müslümanım" şeklinde, kişilik kanıtlaması eksik olmaz;
hemen her vesileyle bu sözleri tekrarlamak, ve her işe Allah'ın adıyla başlamak onlara rahatlık verir.
Bu rahatlığı mutluluğa dönüştürmek maksadıyla, yine her vesileyle, Muhammed'in adını ilâhiliğe
bürüyüp, yüceltici sözcüklerle "Sallallahü teâlâ" (Allah onun şanını yüceltsin) ya da "Sevgili
Peygamberimiz" diyerek mırıldanmaktan geri kalmazlar. Koyu bir dinsellik bilincine saplı olarak bugün
hâlâ 7. yüzyıl zihniyetiyle yaşayıp gitmektedirler. İslâm’ın "hoşgörü" ve "barış" dini olduğunu söylerler
ama, İslâm'dan başka din ve inanca yönelik olanları "kâfir" ve "cehennemlik" saymaktan, ya da İslâm
Şeriâtı'nı eleştiri konusu yapanları dinsizlik'le, suçlamaktan geri kalmazlar. Akılcı eğitimden
geçmedikleri için, onları bu kör inanışlardan ve davranışlardan kurtarma olasılığı pek yoktur. Akılcı
eğitimden geçmiş olup da kendilerini "aydın" bilen sınıflara gelince, onların çoğunluğu da, İslâm
Şeriât'ının akla ve vicdana ters verileri içeren özünden habersizdirler. Örneğin kendilerine: "İslâm'dan
başka dinlere yönelenler sapıktırlar." ya da "Müşrikleri nerede görürseniz öldürün." , ya da "İslâm'dan
çıkanları öldürün", ya da "Ey (Müslümanlar)! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin... İçinizden
onları dost tutanlar, onlardandır..." ya da "(Yahudiler'den, Hıristiyanlar'dan) (İslâmi din
edinmeyenlerle, boyunlarını büküp kendi elleriyle cizye (kafa parası) verene kadar savaşın", ya da
"Yeryüzü İslâm olana kadar savaşın onlarla.", ya da "Kölelik Tanrısal bir kuruluştur.", ya da "Kadınlar
aklen ve dînen dûn (eksik) yaratıklardır.", ya da "Namaz kılanın önünden eşek, köpek, kadın geçerse
namaz bozulmuş olur.", ya da "Ölü insan ile, ya da hayvanla cinsî münasebette bulunan oruçlu kişinin
kaza orucu tutması gerekir.", ya da "Tanrı, Müslüman kullarına cennette memeleri yeni sertleşmiş
güzel kızlar verecektir." , ya da "(Ey Müslümanlar)... Küçük gözlü, kırmızı yüzlü, yayvan süratli Türklere
karşı zaferler kazanılmadıkça hüküm günü gelmiş olmayacaktır.", şeklinde ya da benzer nice buyruk
gösterilmiş olsa şaşıracaklardır; bunların hoşgörü anlayışıyla, ya da insan şahsiyetinin haysiyetiyle, ya
da insanlar arası sevgi ilkesiyle bağdaşmaz şeyler olduğunu söyleyeceklerdir. Ama bunu yapmakla,
hem Müslümanlık sınavından başarısız çıkacaklarını, ve hem de İslâm'ı inkâr etmek gibi tehlikeli bir işe
girişmiş olacaklarını düşünemeyeceklerdir. Oysa bütün bu buyruklar, Muhammed'in Kur'ân ve Kur'ân
olmayarak ortaya vurduğu İslâmî verilerden başka bir şey değildir. Daha başka bir deyimle, bu kişiler
ciddî bir Müslümanlık sınavına çekilmiş olsalar, ne Müslümanlıklarından, ve ne de Tanrı'ya ve
Muhammed'e bağlılıklarından eser kalmayacaktır. Elinizdeki bu küçük kitap (ki Müslüman kişinin
günlük yaşamını düzenleyen şeriât verilerinden sadece bir demet'tir) bunun böyle olduğunu kanıtmak
maksadıyla hazırlandı. Eklemek isterim ki bu veriler, başta Diyânet İşleri Başkanlığı yayınları olmak
üzere temel İslâm kaynaklardan alınmıştır.