İstanbul'da (1812'de) attığınız her adımda karşınıza ölümün yüzü çıkıyordu. Ama 1720'de Marsilya'da olduğu gibi sokaklarda oraya buraya yayılmış veya bir yere istiflenmiş cesetler hiç görülmüyordu. Müslüman dininde ölüler için yapılması gereken son ödev hayırlı bir iş olduğundan, cesetler tabutlara konuyor, birkaçı veya birçoğu özenle peş peşe taşınıyordu.