Bilimsel ve fenomenolojik araştırmalara karşı felsefenin ontolojik doğasına kesin bir dönüşü talep eden ilk düşünür olarak
addedilebilecek Heidegger, yalnızca hakikatin ezici, nesnel dayatmalarını eleştirmekle kalmayıp, aynı zamanda metafiziğin dışladığı şeye de işaret ediyordu: unutulmuş Varlık. Çoğu Heidegger yorumcusunun aksine biz bunun Varlığın “nesne’si için derin bir
bilimsel araştırmayı değil de, Derrida’nın “felsefenin sınırları” ve Benjamin’in “ezilenlerin geleneği’ olarak adlandırdığı metafiziğin ezilenler tarihini anımsamayı talep ettiğine inanıyoruz. Unutulmuş
Varlık tanımlama politikalarına kurban gitmişleri bulabileceğimiz bu unutulmuş, mağlup edilmiş ve farklı tarihtedir -ve muhtemelen de söz konusu tarihten özgürleşmedir. Ayrıca bu nesnelcilik-karşı-
tı yazarların çoğunun (Popper, Benjamin ve Adorno) bu metinleri Batı rasyonalitesine karşı sürgünde, başka bir ifade ile dışlanma ve yabancılık durumunda yazması tesadüf olarak görülmemelidir.