Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

224 syf.
8/10 puan verdi
HER METROPOLE BİR MOMO PROJESİ (SPOILER İÇERİR!!!) Bir varmış bir yokmuş... Evvel zaman içinde, nereden geldiği bilinmez, Momo adlı bir kız çocuğu, kentin fakir kesimlerinde bir yerde bir amfi tiyatro kalıntısına sığınmış ve orada yaşamaya başlamış. Filmin birinde (İbo ile Güllüşah) de şu replik geçer ya hani: "Başın sıkışınca yoksula git. O, neyi var neyi yoksa seninle paylaşır." Momo da bu filmi izlemiş olacak ki, yoksul halkın cömertliğine sığınmış. Onların sayesinde amfi tiyatroda yaşamaya başlamış, onların sayesinde karnı doymuş, aç açıkta kalmamış. Peki Momo'nun bu, kıt kanaat geçinen insanlara faydası neymiş derseniz: iyi bir dinleyici olması. Pek de yabana atılası bir özellik değil, hele ki günümüzde. İnsanların gerek mantıklı sebepler çerçevesinde, gerekse paranoya yaparak içine düştükleri o yalnızlık çukurunda, içten içe özlemini duydukları belki de en önemli şey, konuşacak birinin eksikliğidir. Peki Momo'yu bu işte özel kılan ne? Momo sadece dinliyor. Yargılamadan, kızmadan, darılmadan ya da onaylamadan... Momo'ya derdini anlatanların, sorunlarının çözümünü ya da iç huzurunu kendi kendilerine bulması sizce de tesadüf mü? Bence değil. Çünkü Momo gibi davranmayıp, akıl veren, yargılayan, kızan veya her şekilde onaylayan dinleyiciler, sorunu olan insanın sorununu çözmek şöyle dursun, ortaya yeni sorunlar çıkarmaya ya da sorunu örtmeye gebe bir yol izliyor olabilirler. Hal böyle olunca da anlatıcının kendiyle yüzleşmesinin, sorunların çözümünde daha akılcı ve net sonuç veren bir yöntem oluşu muhtemel. Büyükler genelde sorunlarıyla ön planda olurlar, hep bir şeylerden yakınırlar, sürekli mutsuzdurlar ve doğal olarak da büyükler söz konusu olduğunda, Momo'nun işi genelde dinlemek oluyor. Fakat çocuklar söz konusu olunca, odak noktası da oyunlar oluyor tabii. Momo ile oynanan oyunlar öyle ufuk açıcı oluyor ki, yeri geliyor çocuklar, Argonaut'lar gibi maceradan maceraya dahi atılıyorlar. Koca amfi tiyatro Argo adlı gemiye dönüşüyor, kendileri ise korkusuz denizcilere. Oyunların hayal gücünü nasıl geliştirdiğine ve öğrenmeyi nasıl da etkilediğine güzel bir örnek. Çevresindeki birçok insanla iyi geçinse de, elbette ki Momo'nun da diğerlerinden daha çok önemsediği ve birlikte olmaktan daha çok keyif aldığı insanlar var: Hayalperest turist rehberi ve hikayeci Girolamo ile temizlik işçisi Beppo. Her şey güllük gülistanlık değil mi? Buraya kadar... Kitaba "Duman Adamlardan Önce vs Duman Adamlardan Sonra" tarzı bir yaklaşımla bakmak gerekirse, günümüz şehir hayatına gark olmuş nice okur, içinde bulunduğu hayatı zaten Duman Adamların himayesi altında yaşadığına kanaat getirecektir. Peki kim bu Duman Adamlar? Kitaba sorarsak bunlar, gri takım elbiseleri, gri arabaları, ağızlarında hiç bitmeyecekmiş gibi duran sigaraları ve ellerinde çantalarıyla ortalıkta dolaşıp, size zaman tasarrufu telkin eden banka çalışanları gibiler. Gerçekte ise öteden beridir 24 saat olan günün modern insana yetmediğini düşündüren, bu düşünceyle de saatleri daha da verimli (!) kullanmak adına daha çok koşturmaca ve telaş vadeden, sürekli zinde kalmak adına bedeninizi bir şeylerle takviye etmeye yönelten, daha çok çalışmanın, daha çok zaman kazandıracağını telkin eden (ama siz o kazanılan zamana asla ulaşamazsınız), tasarruf etmek adına sürekli zamandan kazandıran (!) şeyler satın aldığınız (mümkünse hızlı olsun) fakat zamandan kazandıkça aslında onunla da yetinemediğiniz bir düzenin gizli güçleridir Duman Adamlar. Kendine vakit ayırmayı ayıplar, onun yerine sisteme kar ettirecek yerlerde ömür çürütmeni sana telkin eder, sen de gözün kapalı koşarak gidersin. Kendini geliştirmez, sistemin işleyişini devam ettirirsin. Ağız tadıyla yapılan pazar kahvaltılarına özenirsin ama pazar günlerini fast-food restoranlarında geçirirsin (hızlı ol ki zaman kazanasın), sanki hafta içlerinde çok da sağlıklı besleniyormuşsun gibi. Önemsemek nedir bilmezsin, haftanın altı günü, günde 12 saat çalıştığın mağazalarda müşterilerine, onları gerçekten önemsediğini göstermek adına sahte gülüşler takınırsın suratına. Suratın da bu ihanetinin bedelini, seni erken yaşta kaz ayaklarına mahkum ederek ödetir. Sevmediğin halde sevdiğine inandırılıp, senden sonra çarkı döndürmesi için çocuklar yaparsın ve köleliğini onlara miras bırakırsın. Ne de sevgi dolu bir davranış! Saygın sahtedir, sevgin sahtedir, üzüntün sahtedir, iki haber arasında geçen süre kadardır gözyaşların... Duygudan duyguya atlarsın, suratın şekilden şekle girer, yalnız hiçbirini gerçekten de içten hissetmezsin. Daha nicesi... Ve son olarak... Hora Usta ve Kassiopeia'dan bahsetmedim ama, incelemeyi realist bir düzlemde bağlamak istiyorsak, Duman Adamlardan devam etmek durumundayız. Yoksa masal da mutlu sonla bitiyor, Hora Usta-Kassiopeia-Momo üçlüsü kazanıyor, bir süre Duman Adamların dumanladığı ahali, eski tatlış hallerine bürünüyor, ortalık yine güllük gülistanlık falan... Bir çocuk masalında olması gerektiği türden bir "mutlu son"... Gerçi bu "mutlu son"lar bir yerde de zararlı, çünkü toz pembeyi gözünüze fazlaca üflediklerinde, görüşünüz bulanıklaşabiliyor haliyle. Sözün kısası, birbirini yiyip tüketen, birbirine istemeden de olsa ahmakça tuzak kurup birbirini kıran Duman Adamlar yok gerçek dünyada. Ve tabii ki son kalanın da "iyi ki... artık... her şey bitti!" diyeceğini var saymazsanız iyi edersiniz. Peki yapacağınız şey ne mi? Gerçek dünyanın Duman Adamlarına ne kadar çok zaman yatırırsanız değil, onlardan ne kadar çok zamanınızı kaçırırsanız, o kadar kardasınız demektir.
Momo
MomoMichael Ende · Kaynak Yayınları · 199665,7bin okunma
··
46 görüntüleme
aslı seloğlu okurunun profil resmi
Eline sağlık 👏😊
Post Mortem okurunun profil resmi
Teşekkürler Aslısel 😊
Melike Ekilem okurunun profil resmi
Bu kitap daha güzel anlatılamazdı. Çok güzel bir inceleme olmuş.👏👏
Post Mortem okurunun profil resmi
Teveccühünüz :) Teşekkür ederim :)
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.