Gönderi

Niyetten Zihnimize Düşen
Muhacir Allah’ın neyhettiklerinden hicret edendir buyuruyor Kâinatın efendisi. İnsan olarak teknikanın, çıkar ilişkilerinin, tüm fuhşiyyatın etrafımızı çepeçevre sardığı bugün hicret etmemiz elzem. Öyle ki hicret etmezsek inançlarımızı koruyamayacak ve yok olmasına şahit olacağız. Ve nasıl asrısaadette Müminlere hicret emri verilince herkes Allah için yurdunu terketti, kasten terketmeyenler zemmedildiyse, korkarım yevmul ceza günü hicrete karşı bu lakayıtsızlığımızdan ötürü hesaba çekileceğiz biz de. Modern çağın araçlarının uzağı yakın kılması, her şeyi tahakkümü altına alarak mahremiyeti iğfal etmesi bize zahiren hicret edecek bir yer bırakmamış gibi gözüküyor, kaldı ki kendi içinde hicretini tamamlamayanların seyahat çerçevesine hapsettikleri hicretleri de makbul değil… Bunu Hz. Ömer yoluyla rivayet edilen, Buhari, Müslim ve diğer hadis kitaplarımızda geçen meşhur ‘Ameller niyetlere göredir’ hadisinden çıkarıyorum. Hadisin meali alisi şöyle: ‘Ameller niyetlere göredir, herkese niyet ettiği vardır. Kim Allah ve Resulü için hicret etmişse, hicreti Allah’a ve Resulünedir. Kim de dünya için yahut bir kadınla izdivaç için hicret ettiyse, bu hicreti hicret ettiği şeyedir.’ (Müslim 1908.hadis)’ Hadisi şerifin şerhinden, bir muhacirin Ümmü Kays adında bir hanım için hicret ettiğine, Peygamberimizin Medine de böyle buyurmasının ardından ise o adama ‘Ümmü Kays’ın muhaciri’ dendiğini öğreniyoruz. Demek ki içerimizde yani kalbimizde itmama erdiremediğimiz her fiil zahirini hükümsüz kılmakla vazifeli. Ulemamız bu hadisi şerif üzerine bir sürü hüküm bina etmişler, zahir fıkhı ve batın fıkhı mütehassısları (fakihler ve mutasavvıflar) üzerine bir hayli fıkhetmiş \ derinlemesine düşünmüşler. İslam’ın usullerinin en azametlisi olduğu zikredilen bu hadisi şerif aynı zamanda Kadı İyaz tarafından İslam’ın üçte biri olarak datelakki edilmiş. Hafız İbni Mehdi ‘Kim bir kitap tasnif etmek istiyorsa kitabına bu hadisi şerifle başlasın’ buyurmuş. Niyetin asli mahalli kalptir, zira dil çoğu zaman kemiği olmadığından mütevellit bir şeyler iddia edebilir, müddeiye gereken delildir, bu delil her ne kadar amel planında aksetse dahi son hüküm kalbin nasıl bir mevzide yer aldığına bağlı olarak verilecektir. Ulema amellerde niyetlerin ehemmiyetini vurgulamak için cesetteki ruh ne ise ameldeki niyet de odur buyurmuşlardır. Ruhsuz cesetin mahalli nasıl toprağın altı ise, Allah için olmayan her amelin yeri de toprak altı olsa gerek. Modern çağda bu kadar kavram karmaşası yaşadığımız, müminlerin birbirlerini tan etmekten hoşnut oldukları bir ortamda niyetin ehemmiyetine vurgu yapmanın nereye denk düşüp, kimi ne kadar tahzir edeceği meçhul, ancak biliyoruz ki Allah Teâla kullarını zafer değil seferle sorumlu tutmuştur. Ebu Abdurrahman ES Sülemi bizlere şöyle sesleniyor: ‘İnsanların bakıp gördükleri konusunda kendine çeki düzen verirken, Allah’ın görüp gözettiği noktalara aldırış etmemen senin için ayıp olmaz mı?’ Müslümanlar olarak ahlak dengelerimizin yok olduğu, hassasiyetlerimizi umarsızca feda ettiğimiz bir zamanda mümine düşen yitiği olan hikmeti nerede bulursa almak olduğuna göre, bize de bu hadisi şeriften, ulemanın beyanatından düşeni alıp taşıyamayacağımız yükün bize yüklenmediğini, dolayısıyla yükümüzü taşımaya muktedir olduğumuzu bilerek yola düşmek ve hicretimizin vakti gelmedi mi? المهاجر من هاجر ما نها الله عنه Yararlanılan Kaynaklar 1) Fethul Mulhim Bi’ Şerhi Sahih’i İmam’i Müslim 2) El Vafi Fi Şerhi El Erbain En Neveviyye 3) Uyubun Nefs Ebu Abdurrahman Es Sülemi
·
21 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.