Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Nietzsche Üstüne Eleştirel Bir Yaklaşım
Bu ileti #50011404 Değerli
Eda E.
Eda E.
'nün Nietzsche etkinliği kapsamında kaleme alınmıştır. 12 Eylül üstümüzden buldozer gibi geçtiğinde, biz bir şeyler okuyor ama bir türlü aynaya bakmıyorduk. Kalktık baktık aynaya. Çıplaktık. Örtünelim dedik. Yeniden başladık okumaya. Altı kişiydik. Üçü Frankofon. En küçük bendim. Bir Frankofon bir ben biri hâlâ Marksist üç kişi hayattayız. Giden abilerimi saygıyla ve özlemle anıyorum. Başladık mı okumaya? Evet öyle oldu. Bir de daha garip bir şey oldu. Kimi okuduysak oncu olduk. Adam İsa’nın zamanında yaşamış, biz onu 1990’ların sonunda okumuşuz ve oncu olmuşuz. Kim akıl etti hatırlamıyorum. Muhtemelen abilerimizden birinin fikriydi. Gittik, Bilsak’a kayıt olduk. Bilsak nedir merak edenler için. m.bianet.org/bianet/toplum/1... İşte orada öğrendik Eleştirel Düşünce nedir. En çok Murat Belge’nin dersine girdik. Çok da terlettik kendisini. Biz onun iki misli terledik. Ama bir şey öğrendik: Aslolan öğrenmektir. En sağlam sandığın düşünceyi bile, gün gelir çeker, alırlar elinden. Sakın baston yapma, bastonsuz kalır ve düşersin. “Her teoride bir miktar hâletiruhiye bulunur,” der Heidegger. Ben “Her teoride, her fikirde bir miktar hâletiruhiye bulunur,” diyorum. Kulağımıza küpe olsun. Neden bu başlık? Elbette lalettayin konulmadı bu başlık. Çünkü eleştirel düşünme attığı her adımda bize gösterdi ki, insanlığın bulduğu en güçlü yöntemdir. Asıl gücünü yanlışlanabilirliğinden alır. Yanlışlayanı da ayakta alkışlar. Bu kadar da mütevazidir. Amaç bilek güreşi değil, anlamaktır. Çoğu filozof felsefesini sistematik olarak yazar. Nietzsche ise farklıdır. Nietzsche felsefesini daha çok aforizmalar şeklinde kotarır. Bir kurmaca gibi. Bunun ne gibi sonuçlara sebep olduğuna kısa dizimin ileriki bölümlerinde değineceğim. Zaten siz de anlayacaksınız. Nietzsche felsefesinin kilit taşı Güç-İstencidir. Nereden gelir bu düşünceye büyük usta? Kendisinin düşünüp yarattığı bir şey midir? Hem evet hem hayır. Hayır, çünkü bilmeliyiz ki her teori her düşünsel disiplin kendisinden evvel biriktirilmiş fikir ve disiplinleri taşır içinde. Birbirine en zıt sandığınız iki düşünceyi alın elinize, lime lime edin, ortak kökler bulursunuz. Bir tarih kesitindeki tüm insanlığın birikimi öncekilerin kümülatif toplamının didiklenip billurlaştırıldığı yeni bir haldir. Ve evet, çünkü üzerine koyduğu, kendi düşünsel birikimine ait bir şeyler, yeni bir perspektif vardır bu düşüncesinde. Güç-İstencini iki kaynaktan kotarır. Kotaran ustanın zekasıdır elbette. Biri Schopenhauer’den beslenir diğeri Eski Yunan düşün hayatından. Schopenhauer, dünyanın çok güçlü ama kör olan tek bir "istenç" tarafından yönetildiğine varmıştır. Doğu inanç felsefesinden devşirmedir ki burada irdelemeyeceğiz. Bu düşüncede oldukça güçlü bir potansiyel olduğunu düşünür Nietzsche. Evet ama yetmez, der. Her Batılı hatta her Doğulu (İslam) düşünürün yaptığı gibi, Yunan Kültürünü araştırır usta. İki ana damar olduğunu fark eder. İlki ölçülü, açık ve daha çok kanaatkâr Apolloncu damar, ikincisi coşkulu tutkusuyla daha çok içgüdüsel Dionisoscu damar. O Dionisos damarını seçer. Bu seçimle yeni bir şey kristalize eder. İlk kez o değildir elbette bu düşünceyi kristalize eden. Ama kıymetini ilk onun zekâsı fark eder, tutar ve çıkartır tarihin içinden. Şudur: Yunanlıları harekete geçiren şey yarar (pragmatizm) veyahut elde edilecek bir avantaj değildir. Nedir peki? Güç ve iktidarı elde etmeye yönelik bir çabadır. Buradan bir “analoji” yapar Nietzsche. Tüm insanlık güç ve iktidar istemi (Güç-İstenci) tarafından yönlendirilmektedir. Ustaya göre, tüm eylemlerimizi besleyen bir enerji kaynağı, bir temel dürtü vardır: Güç-İstenci. <<<Buraya bir mühendislik mimi koyalım ve anlaşılsın ki enerji ve güç arasındaki bağ zamandır. (Güç=Enerji/zaman) Ve işi yapan enerjidir. >>> Yani der ki usta, Güç-İstenci çoğunlukla başka birtakım şekillerde, yani şekil değiştirerek ortaya çıksa da daima mevcuttur. Daha evvel tek bir insan yoktur ki, insanlığı yönlendiren “bir istenci” bu kadar net tarif etmiş olsun. Daha evvel böyle insanlar yoktur demiyorum, bu kadar net tarif eden yoktur diyorum. Peki bu neden bu kadar önemlidir? Yani bir “İstenç” bulmak, tarif etmek neden bu kadar önemlidir? İnsanlık var olduğundan beri hep bir ANAHTAR aramıştır. Bir anahtar olsun, tüm bilinmeyenleri bilir yapsın. Bundan büyük kolaylık mı olur? Daha evvel de vardı bu ANAHTAR arayışı evet. Bulan da vardı. Mesela Karl Marks. Onun anahtarı ekonomidir. Ama bir bireysel-içten gelen bir “İstenç” değildir bu. Bu, kişi dışında oluşan ama oluşurken kişinin de içinde bir şekilde var olduğu bir SÜREÇTİ. Farkı anlamayı size bırakıyorum. Nietzsche yazdıklarını yayınladıkça birisi yerinde duramıyordu. Tam anlamıyla çarpılmıştı: Freud. Nietzsche Freud’u çarpmıştı evet. Bir ruhbilimciden (Psikoloji) bir filozof yapamazsınız. Alanları da becerileri de farklıdır. Ama akıllı ruhbilimci Freud, Nietzsche’yi iyi anladı ve düşüncelerini tutarlı ve bir bütünlük içinde ifade etmesini bildi. Ne yaptı peki Freud? Bir “İstenç” de o tarif etti. Peki ustanın Güç-İstencini inkâr mı etti? Asla. “Cinsellik,” dedi, aslolan budur. Evet Güç-İstenci (Gİ) var. Ama ona enerjisini veren de cinselliktir. Gİ’nin lokomotifi cinselliktir. Freud’u ve düşüncelerini daha çok tanıyor ve belki de benimsiyorsunuz değil mi? Gİ’ni kristalize ettiğinde bir şey gördü usta. İçinde bulunduğu toplumun üst yapısını(etik, yasalar vb) düzenleyen Hristiyanlıkla çelişiyordu. Elbette bir satranç hamlesi gibi gelişmedi bu durum. Her adımda iç içe olduğunu hissettiği mevcut etikle çeliştiğini, hatta kendisinin kristalize ettiği şeyin, düşüncesinin antagonisti-tam zıttı olduğunu fark etti. (Biraz dramatize etmiş olabilirim. Hiçbir düşünce gelişimi, sanki elinde bir kuantum dalga paketçiği varmış gibi gelişmez. O mikro evrenin davranışıdır) Ne idi bu? Hristiyanlık. Hristiyanlık kendini merhamet, tevazu ve sevgiyle ifade ediyordu. Bunlar Gİ’nin tam tersini ifade ediyordu. Bunlar Gİ’nin antagonisti, zıttı idi. Ustanın Gİ Eski Yunan’da şekillenmiş, var olan Hıristiyanlık düşüncesi ise Romalıların köle zihniyetinden doğmuştu ve bu köle zihniyetini asla üstünden atamamıştı. Ustaya göre bu, hastalıklı bir sapkınlıktan başka bir şey değildi. Yani Hristiyanlığın güç ve iktidar istenci, sırları daha kolay anlaşılabilir güçlü kişilerin değil, köle olanların istemiydi. Nietzsche çok zor bir şeye soyunmuştu aslında. Unutmayın ki o bunu, öldüğü ta 1900 yılından evvel yaptı. Ne yaptı? İnsanların geliştirdiği kalıpları analiz etmeye soyundu. Ve kim ne derse desin, onun Gİ çok faydalı bir araç olarak çıktı ortaya. Burasına dikkat edin! Eskiden soylu ve saygıdeğer bir fedakarlıktan kaynaklandığı sanılan eylemler, Nietzsche tarafından hasta ve yozlaşmış eylemler olarak deşifre ediliyordu. Anladık da, nerede onca övdüğün eleştirel düşünce dediğinizi duyar gibi oldum. Finale sakladım elbette. Ustanın felsefe yapma eylemine iki itirazımız var. Her iki itiraz da birbirinden çıkma. Şöyle ki: Madem tek kıstas Gİ, nasıl oluyor da Gİ’nin doğrularına-doğrultularına uymak istemeyen eylemler sadece kötüye gitmiyor, kötüden başka bir şeyler doğurabiliyor? Biraz daha açmaya çalışayım. Hristiyan azizlerin Gİ’lerini başkaları üzerinde değil de, kendileri üzerinde uyguladıkları iddiası, bu düşünceyi-bu düşünceye öyle çok cihetli-çok yönlü uygulayabilme-uygulanabilme imkanı veriyor ki, nihayetinde bu düşünce bize hemen hemen hiçbir şeyi açıklayamıyor. (İyilik ve kötülük) İkincisi, Nietzsche’nin Gİ çok döngüsel bir düşünce. Bu durumda, evreni anlama çabamız eğer Gİ’nden esinleniyorsa (Ustanın iddiası), o zaman ustanın Güç-İstencine dair tasarımı şüphesiz insan evrenini anlama çabasından kaynaklanıyor. Anlayabiliyor muyuz insanın evrenini? Elbette hayır. Nereden çıkardın bunları demeyin diye ustanın kendi metinlerinden bir destek: “Güç ve iktidar hırsı değişikliğe uğradı, ama o aynı yanardağ hâlâ yanıp duruyor; sabırsızlık ve sınırsız sevgi, kurban istiyor; ve önceleri “tanrı aşkına” yapılan şeyler, şimdilerde para uğruna yapılıyor, ki bu da en yüksek güç ve iktidar duygusu ve iyi hissetmeyi sağlıyor." Nietzsche-Tan Kızıllığı, Madde 204 (Sabah Alacası, 204) Amacım polemik değil elbette. Yanlışlayanı ayakta alkışlamaya hazırım.
··
377 görüntüleme
Oğuzhan okurunun profil resmi
Nietzsche felsefesinin kilit taşının '' Güç İstenci '' olduğunu sanmıyorum. Eğer dediğiniz gibi olsaydı o kitabını yayımlardı. Nietzsche' i anlatan bir belgeselde Nietzsche'nin o esere, yani '' Güç İstenci''ne ait el yazmalarının üzerine alışveriş listesi not aldığı görülüyor. Benim bildiğim Nietzsche' nin felsefesinin ana konusu '' Tüm değerlerin tekrar değerlendirilmesidir.''
3 önceki yanıtı göster
Metin T. okurunun profil resmi
Siz toplam söyleminin anafikri için bir önermede bulundunuz. Ben, Niçe düşüncesinin yapı taşlarından en önemlisi olduğunu düşündüğüm birini yazdım. Teşekkürler kıymetli katılımınız için.
2 sonraki yanıtı göster
Lightmorelight okurunun profil resmi
Nicenin hayata ne gibi katkıları olmuştur. Yazdıkları, fikirleri neleri nasıl etkilemiştir. Bilenler yazsin lütfen.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.