Herkes yanındaki suyu idareli kullanıyor, namazlar teyemmüm yapılarak kılınıyordu. Yolculuk böyle sürüp
giderken, bir müddet sonra Yavuz Sultan Selim atından
indi ve askerinin önünde mütevazı bir şekilde iki büklüm
olarak yürümeye başladı.
Askeri erkan hayret ve şaşkınlık içindeydi. "Atların bile kanının kaynadığı ve çok zor gittiği bu çölde sultan acaba niçin atından inip yürümeye başladı'' diye kendi aralarında
konuşmaya başladılar. Askerler de atlarından inip yürümeye
başladılar. Paşalar, Yavuz Selim Han'm can ciğer arkadaşı olan
Hasan Can'a; "Hünkar 'a sorsanız, acep bu ne iştir?" dediler.
Hasan Can Yavuz Selim'e merakla "niçin atından inip yürüdüğünü" sorunca Yavuz şöyle der: "Görmüyor musun
Hasan, önümüzde elinde siyah sancakla Allah(c.c) 'in Resul'ü
Fahr-i Kainat (sav.) yürüyor. O alemler sultanı yaya yürürken
biz nasıl at üstünde olabiliriz.