Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

264 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Bulantı, Jean-paul Sartre'in ilk romanı. Dünyaya duyduğu tiksintiyi daha ne kadar iyi ifade edebilirdi bilmiyorum. Varoluşu anlamlandırmaya çalıştığı anları, sürekli birsey olacakmis gibi kaygılanıp ; şaşkın, güçsüz ve çaresiz kıvrandığı zamanları daha ne kadar canlı tutabilirdi onu da bilmiyorum. "....benim bildiğim nesnelerin insana dokunmamasi gerekir, çünkü canlı değillerdir. Aralarında yaşar, onları kullanır, sonra yerlerine koruz , onlar sadece yararlıdırlar, oysa bana dokunuyorlar. Çekilmez bir durum bu, onlarla bağlantı kurmak korkutuyor beni, sanki hepsi birer canlı hayvan.. .bu duygunun çakıl taşından geldiğini, ellerime ondan geçtiğinden kuşkum yok, evet evet ta kendisi, ellerde duyulan bir çeşit bulantı bu..." Bu cümleleri tekrar tekrar okudum. Kendimi bu kitapta bulacağımı anlamıştım ve doğru anlamışım. Bu satırlar üzerine uzun uzun düşünüp geçmişe takıldım. Tanıdık bir duygu, garip bir şaşkınlık... Küçüktüm ufacıktım bu tür bir bulantı mideme oturduğunda. "Yatacağım. İyileştim. İzlenimlerimi, yepyeni ve cici bir deftere, küçük kızlar gibi günü gününe yazmaktan vazgeçtim." Sartre belkide kelimeleri kullanarak bi'şekilde arınıyordu. Çünkü 'var'olmuştu bir kere ve 'yok'tan kendini kurtarması gerekiyordu. Benim böyle bir gücüm yoktu. Felsenin f'sini bilmeyecek yaşta dokunmanın ve düşünmenin işkence gibi geldiği o dönemlerde yalnızlık ile tanışmıştım. Yanlızlık arınmanın bir yolu, ama arınmanın ne demek olduğunu bildiğimi sanmıyorum. Sadece bu şekilde daha iyi hissettiğime kendimi inandırmaya çalışıyordum, sadece bu. "Ufacık bir şey. Açıklayamıyorum onu. Hiç kimseye. İşte yavaşça suyun dibine doğru, korkuya doğru kayıyorum." Gözlerimi kapatıyor nesnelerin ve canlıların olmadığı bir dünya düşlüyordum. Şimdiki ifadesiyle hiçliği. Bir kamera olsaydı, o an zihnimde canlanan görüntü hiçliğin somut temsili sayılacak kadar etkili bir âna sahit olacaktı. Çok garip ve bunaltan bir his içimi kaplıyor, içimde korku saçan bir şeyler yükseliyordu. Derinlerde bir yerde bir uçurumun kıyısında duruyormuşum gibi bir korku. İnsan sadece düşünerek bile sonsuz gerilimin ürkünçlüğünü taaa iliklerine kadar hissedebilirmiş. Erken bir tecrübe... Bir daha bu tecrübeyi tekrarlamayacağıma yeminler ediyor -Sadık kalmayacağımı bile bile- beni bu duygudan kurtarması için Allah'a dua ediyordum. "Geçen haftaki o acayip duygularıma gülüyorum bugün. Onları duymuyorum artık. Bu akşam içim ferah, rahatım yerinde." Hakikaten yaşadım mı ben tüm bunları? Yoksa hepsi kafamda yarattığın bir sanrı mıydı? Hayır! Hayır! hepsi gerçek. Anlatmalıydım tüm bunları ama kime? Kendim kendime inanmakta zorluk çekiyorken kim dikkate alırdı beni? Başkalarının anlayamayacağı bir olayın kurbanıydım ben. Duran nesnenin durduğu yerde hep durmaya devam etmediğini, duran nesnenin durduğu yerde hep durmaya devam ettiğine adım gibi eminim diyen çıtalara nasıl anlatabilirdim bir karış boyumla? Allah'a tüm ruhumla şükür ettiğim doğru: Hala bazı şeyler beynimi tırmalasada bu çıtalara benzemedigim için şükürler olsun Allah'ım. Franz kafka'nın bir sözüyle bitirmek istiyorum: "Bir şey daha: aramak için inanmak gerekir; inanmak içinse belki yaşamak için gerekenden daha fazla güç." O gücü bulmanız dileğiyle..
Bulantı
BulantıJean-Paul Sartre · Can Yayınları · 202122,9bin okunma
··
59 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.