Türkiye’nin siyasi huzursuzluğunun kökleri ve birçok buna bağlı sorunu çözememesi, 12 Eylül 1980 darbesi sonrasında kurulan siyasal rejimle bağlantılıdır. Generaller, eski siyasetçileri yasaklayıp yeni kurumlar oluşturarak tüm sistemi siyaset dışında tutmayı başardılar.Eski siyasetçiler Demirel, Ecevit, Erbakan ve Türkeş’in hakları 1987 referandumuyla iade edilene kadar ülkenin tüm siyasal dokusu değiştirilmişti. Merkez sol ile merkez sağ parçalanmıştı ve sistem dışı partiler, örneğin İslamcılar ve neo-faşistler, kritik bir rol oynamaya başlamıştı. Bu yıllarda, Türkiye, hem merkez sol hem merkez sağ tarafından onaylanan küreselleşme dünyasının bir parçası olmuştu, dolayısıyla da sosyal demokrasi sadece ismi konmuş bir sosyal demokrasiydi. Söylemleri bir yana bırakılacak olursa partiler arasında ciddi bir fark kalmamıştı; bu artık ideolojinin ölümüydü. Ve bu sebeple de farklı partilerden sosyal demokratlar 1990’lar boyunca DYP’yle ortak hükümetler kurabilmişlerdi.