Merhaba!
Güngör Dilmen'in kitabının yanına hiç okunmayan ibaresinin konulması çok üzücü olsa da tek tesellimiz onun bu satırları okumayacak olması! Ona hayran okurlar ve gerçek tiyatro severlerin üzüntüsü ile idare edeceğiz yine.
Güngör Dilmen üretken tiyatro yazarlarımızdan biridir. 1 Ekim'de açılmasını "dört gözle" beklediğimiz! Devlet Tiyatrolarında da bu sezon onun "Aşkımız Aksaray'ın En Büyük Yangını" eserini izleyeceğiz...
Eserlerini genelde Tarih ve Mitolojiden yararlanarak oluşturan Dilmen. Yararlandığı bu iki öğe ile günümüze ağır eleştiriler getirir ki, biz okuyalım da Zeus'tan 80 darbesine kadar tanrıların ve insanların ahmaklığına şahit olalım ve ilerlemeye gayret göstermeyen insanlığı da hiçbir zaman unutmayalım diye gösterdiği çabaları anlayalım ve anlatalım. Diye uğraştı, anlatmayı geçtik anlamayı da beceremedik ya neyse...
Eserimiz üç oyundan oluşuyor.
1. Kuzguncuk Türküsü
2. Şan, Şeref, Ün = AMFİTRÜON
3. Troya İçinde Vurdular Beni
İlk oyun olan Kuzguncuk Türküsü konusu tarihten, ikinci oyunun konusu Mitolojiden, üçüncü oyunun konusu ise tarih-mitoloji bileşiminden oluşuyor.
Şimdi oyunlara biraz biraz göz atarsak;
1. Kuzguncuk Türküsü:
Oyun huzur içinde yaşayan kozmopolit bir yapıya sahip Kuzguncuk Semtinin ahalisinin yaşayışını anlatarak başlar.
Ve bunu Saranda'nın suy sözleri ile özetleyebiliriz:
İşte biz böyleydik
Biraz çocukça
Ama güzelce
Sonra bir haber gelir radyodan Selanik'te Ata... Ata... (sökemez) Bir Türk'ün evini bombalamışlar.
Sonra Kuzguncuk Semti yaklaşan sonuna doğru o tarihin akışında sürüklenmeye başlar.
6-7 Eylül olaylarının temel amacı azınlıkların elindeki mal varlıkları ele geçirmek adına taşkınlık yaratmak, azınlıkların mekanları yıkılır, yakılır, taşlanır. Türk kimliği olan Yunan, Ermeni, Yahudi azınlıklar Selanik'te Atatürk'ün evine saldıran onlarmışçasına kovalanır İstanbul sokaklarında... Devletin olayları bastırmasını bekleyen azınlıklar umutlarının boşa çıktığını ve devletin onlara sahip çıkmadığını görünce mallarını bırakıp canlarını alarak göç ederler.
Açılışı Öğretmen Saranda ile yapmıştık, son sözü de ona bırakalım:
Biz azınlıklar yumurtalar gibiyiz.
İki kaya arasında
Kayalardan biri
ya da öbürü
hafif deprenince...
olan bize oluyor.
2) Şan, Şeref, Ün = AMFİTRÜON
Bu oyunumuzda Thebai'nin yiğit komutanı Amfitrüon, tanrı Zeus'un kışkırtması ile komşu ülkeyi fethe gider. Zeus ise gözünü onun karısına dikmiştir karısını elde etmek için Amfitrüon'a bürünen Zeus ve Amfitrüon'un kölesi Sosios'un kimliğine bürünen Zeus'un oğlu Hermes'in olaylarına eşlik edeceğiz.
Şunu söyleyeyim bu oyunda Shakespeare'in Yanlışlıklar Komedyasını okur gibi hissettim sanki o kitabın üç beş sayfası karakter ismi değiştirilip burada sunulmuş. Lakin bu oyunun akıcılığı ve güzelliğini gölgede bırakmıyor.
Yazar; bilimle, felsefeyle beslenen insanoğlunun iradesinin kurulan Tanrısal düzeni tehdit edebileceğini Zeus'un teleskop ile yeryüzüne bakan oğluna serzenişi ile şöyle aktarıyor:
Bu kadar dikizledigin yeter! Ne hoş oyuncak değil mi?
Oğlum Hefaistos'un buluşu. Bin yıllar sonra insanlar icat ettiklerini söyleyecekler, ve göğün derinliklerine yöneltince bu uzay - güzünü korkarım bizi göremeyecekler.
3) Troya İçinde Vurdular Beni;
Savaş başlatmak isteyen çevrelerin bir neden bulma arayışı sonu oluşan diplomasi terimi "casus belli" yoluyla savaş çıkarması ve bu savaşın sonucunda başlatanların zenginliklerine zenginlik kattığını, kaybedenlerin ise vatan savunması yalanı ile kandırılmış halkların olduğu olgusu üzerine kurulu bu oyun tarih-mitoloji bileşiminden oluşuyor.
Gökyüzünde savaşı izleyen tanrılar Zeus'a bu savaşa müdahale etmeyecek misin diye sorarlar?
Zeus ise bırakın ne halleri varsa görsünler diye cevap verir.
Günümüzde de yapılan tüm savaşların akan tüm kanların müsebbibi insanları haline bırakan tanrılar olsa gerek!