Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

220 syf.
10/10 puan verdi
Ömer Sevinçgül’ün okuduğum bu ikinci kitabı. Onun da sanırım son kitabı. Bir önceki kitabı ile konuları ve verilen örneklemeler zaman zaman birebir örtüşse de nasıl olsa bunları okumuştum deyip kitabı hemen elimden bırakmadım. Değişmek için ısrar ettim. Kitapta herkeslerden kaçan, devamlı yalnız kalmak isteyen, üniversiteye hazırlanan bir genç var. Bedeni kendisine yük. Ruhu tedaviye muhtaç. Doktorlar ve okuduğu kitaplar derdine çare olamıyor. Yazmaya başlıyor, derdini anlatıyor, içindekileri döküyor, kuşkularını dile getiriyor. Aradıklarını yazıyor. Yazarımızdan kendisini dinlemesini ve anlamasını istiyor. Ve tabii ki yazdıklarına cevap da bekliyor. Yazarımız da gence “Ruhuna huzur, aklına nur, ömrüne bereket, kalbine feyiz, hayatına mutluluk” getirmesi dileğiyle 11 ay boyunca 92 bölüm yazıyor. “Kainat çeşit çeşit yazılardan oluşan harika bir kitap.” Her şeyde yazı var. Yeter ki okumayı bilsin insan, anlamayı bilsin. Yazı vardır, kulakla okunur; bülbülün sesi gibi. Yazı vardır, gözle okunur; kelebeğin kanadı gibi. Yazı vardır, vicdanla okunur; bir masumun gözyaşları gibi. Yazı vardır imanla okunur, taşlı bir dağın bağrından çıkan su gibi. İşte yazarımız kitap boyunca Rabbimizin kainatta yazdığı yazılardan hareketle imani bir rehber sunuyor. “Bütün kâinatı kapsayan isimlerinin tecellileriyle sürekli eserler yaratan bir yaratıcı var. Bir Allah var.” “İnsan aldanıyor, kader aldanmıyor. Kalplerde olanı bilen Allah, layık olana hidayet lütfediyor, müstahak olanı dalalette bırakıyor.” “Dünya ölçüleriyle ahiret hayal edilemez. Dünya çekirdekse ahiret bir ağaç. Hiç ağaç görmeyen kişi ağacı nasıl hayal etsin.” “Sonsuza uzanmış arzuların, emellerin, umutların var. Kalbin ‘Ebediyyen yaşamak istiyorum.’ diye haykırmakta.” “Kaderimizi yaşayarak öğreniriz. Kader defterinde neler yazılı bilmeyiz, bilmediğimiz için de tesadüf der, geçeriz. Oysa her olay, kader açısından bir tevafuktur.” “Neyim varsa o verdi.” “Sevmenin yolu tanımaktan geçiyor. Efendimizi daha iyi sevmek istiyorsan, daha iyi tanımalısın. İnsanı kâmil odur. Biz ona benzediğimiz ölçüde insan oluruz.” Kitapta peygamberimizin eğitimci yönü üzerinde fazlaca durulmuş. Ruhların mahiyetini anlatırken Emir Âlemi’nden bahsediyor. Duyularımız vasıtasıyla algılayamadığımız bir âlemden. Biz duyular vasıtasıyla ölçüleri biliriz. Aklımız ölçülere mahkûm. Bu yüzden ölçülemeyen varlıklar olan ruhun varlığını aklımızla kavrayamayız. Fakat muhakeme yoluyla bedeni yöneten bir özün varlığını kabul ederiz. Ruhun mahiyeti değil de özellikleri konusunda kitapta epey bir bilgi var. “Ben ebediyet yolcusuyum” yazısını, “Necisin?” sorusunun cevabı olarak okudum. İhlâstan söz ediyor. İhlâsın zıddı olan riyadan da. İhlas her ameli Allah rızası için yapmaktır. Yaptığımız işlerde O’nun rızasını gözetmiyorsak, bilmeliyiz ki bu yaptıklarımız, karın tokluğunadır, görsünler bilsinler içindir. Görmesini ve bilmesini istediğin herkesler senden razı olsa, O razı olmasa elinde kalan sadece küldür. Çünkü bunların ışıkları kabir kapısına kadardır. “Kabre, mahşere, hesaba, mizana, sırata yalnız başına girecek olan insanı azaptan ancak Allah kurtarabilir.” O’nun rızasını gözeterek yaptığımız işler kurtarabilir. Allah razı ise, dilerse ve hikmetine de uygunsa insanları da razı edebilir. Her konuda yazar itidali tavsiye ediyor. “istikameti muhafaza etmek, dengeli davranmak, aşırılıklardan uzak durmak, ılımlı olmak” güzeldir. İfrat ve tefritten uzak durmak lazımdır. İfrat ve tefrite göz yummayan, “İşlerin en hayırlısı mutedil olanıdır.” diyen peygamberimizin uygulamalarından örnekler veriliyor. Zekâttan da bahsediliyor. İnsanlar arasında karmaşaya sebep olan anlayışı şu iki cümleyle ifade ediyor: Biri, “Ben tok olayım da başkası açlıktan ölürse ölsün, bana ne!” Diğeri, “Sen çalış ben yiyeyim!” Bu iki anlayışı kökünden kesecek olan iki ilke: “zekat farz, faiz haram.” Kitapta namaz bahsi de var. Kulluğum sultanlığımdır, diyor. Namazın illetinden ve hikmetinden söz ediliyor. İlleti Allah’ın emri olmasıdır. Hikmeti ise, “Cehennemden korur. Kabir azabının siperi, cennet kapısının anahtarı, ebedi saadetin vesilesi. Kalbe gıda, ruha şifa, vicdana ölçü, akla istikamet, iradeye kuvvet, duygulara intizam, bedene sıhhat verir.” Diğer hikmetlerini de sen kitabı okuduğunda görürsün. (Yazarın üslubundan mı etkilendim ne!) Tam namazın nasıl kılınması gerektiği konusunda da kitapta birkaç bölüm var. Kitabın son bölümleri istemeye, duaya ayrılmış. İşte kitaba ismini veren dua: "Rabbim, beni bana bırakma! Rabbim! Sana malum, Rahman isminden bir nur yansıyor kalbime, merhamet kesiliyorum. Seni tanımayanlar için de bir talebim var, kabul buyur: ne olur onlara da tanıt kendini! Ne olur onlar da bilsinler kadrini! Ne olur onlar da sevsinler seni! Rabbim sensizlere seni ver." "Güncelin sığ sularında kaybolmamak, bugün var yarın yoklarla oyalanmamak" için bu kitap okunmalı diyorum.
Rabbim Beni Bana Bırakma
Rabbim Beni Bana BırakmaÖmer Sevinçgül · Carpediem Kitap · 201448 okunma
·
15 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.