Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Lafı uzatmamak adına ona burada hitap edeceğim şekliyle, Eşref’in adını duymuştum, zira ismi bu çalkantılı döneme ait hatıralarda zaman zaman görünüyordu. Söz konusu dönem, neredeyse 600 yıl süren Osmanlı yönetimine hiç de hoş olmayan bir son getiren, bölgenin haritasını önemli ölçüde değiştiren ve milyonlarca insanın hayatını ekseriyetle yıkıcı bir şekilde etkileyen aralıksız savaşların yaşandığı bir on yıldı. O zamanlar Eşref hakkında çok fazla şey biliyor olduğumu söyleyemem, fakat gerçekleştireceğim ziyarete hazırlanmak üzere hikâyesini araştırdıkça daha da meraklandım; meraklandım ve doğruyu söylemek gerekirse biraz da endişelendim. Merakım uyanmıştı, zira Eşref, Osmanlı İmparatorluğu’nun çalkantı içerisindeki son yıllarında vuku bulan kilit hadiselerin pek çoğuna müdahil olmuştu. Henüz yeni göçmüş bir muhacir ailesinin çocuğuydu, dolayısıyla imparatorluğun son dönemlerini şekillendiren birçok göçün izlerini kendi içinde taşıyordu.Kuzey Kafkasya’nın yüz binlerce sakini gibi Eşref’in ailesi de Rusya’nın 19. yüzyılın ikinci yarısındaki güneye ilerleyişi-nin trajik bir neticesi olan büyük Çerkes Sürgünü dolayısıyla Osmanlı İmparatorluğu’na sığınmıştı. Eşref’in Osmanlı saray muhitindeki bir Çerkes ailesinde yetişmesi, hem süreklilik ve kırılmaya hem de 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında Osmanlı İmparatorluğu’nu şekillendiren geleneksel patrimonyal yöne-tim ve modernleşme temayüllerine dair bir karışımın izlerini yansıtmaktadır.1 Eşref’in hikâyesi; 20. yüzyılın ilk on yılında Sultan II. Abdülhamid’e yapılan muhalefet hareketini, 1908 senesindeki “Jön Türk” devrimiyle İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin iktidara gelişini, 1911-12 Trablusgarp Savaşı’nı, 1912-13 Balkan Savaşları’nı, Birinci Dünya Savaşı’nın çeşitli cephelerini ve Türkiye’de “Millî Mücadele” veya “Kurtuluş Savaşı” olarak bilinip Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla sonuçlanan mücadele de dâhil olmak üzere zamanının büyük hadiselerinden pek çoğunu içinde barındırmaktadır. Dışarıda fazla tanınmasa da Eşref, bu-gün Türkiye’de hâlâ iyi bilinen ve oldukça tartışmalı bir isimdir.Eşref’in sandığını açmak ve böylesine aktif ve tartışmalı bir figürün henüz gün yüzüne çıkmamış belgelerini okumak cezbedici bir düşünceydi. Geçmişe bakışımızı değiştirme potansiyeli olan ve henüz bilinmeyen bir belge zulası keşfetmek belki de her tarihçinin hayalidir. Ya da belki, sadece, bir meslektaşımın toplumsal ve kurumsal tarihin “kuru zevkleri” dediği şeyin pe-şinden giderek çok fazla zaman harcamıştım. Geç dönem Os-manlı İmparatorluğu ve erken dönem Türkiye Cumhuriyeti’nde eğitim ve okuma yazma tedrisatı tarihi üzerine kaleme aldığım bir önceki çalışmam entelektüel açıdan tatminkâr olmuştu, en azından benim için. Fakat en yakınlarımın ve en sevdiklerimin işaret ettikleri gibi, sürükleyicilikten veya basit bir anlatısal olay örgüsünden neredeyse tamamen yoksun olması, bu çalışmanın, az çok benim de aralarında olduğum eğitimli genel okuyucu-nun ilgisini çekmeyi başaramamasına neden olmuş olabilirdi. Dolayısıyla, Eşref’in hareketli hayatını araştırma fırsatı, sadece ailemdeki tenkitçileri yatıştırmak için bile olsa, hoş bir tempo değişikliği sunuyordu.
·
8 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.