Sorunlara birçok açıdan değinilen güzel bir inceleme olmuş hocam. Kalemine sağlık.
Bu kitapta anlatılan olayları sağlıklı bir bireyin sinirlerine hâkim olarak okuması mümkün değil. Şu iyi hâl indirimleri ise tek kelimeyle komedi. Bu kararları veren hâkimin yakasına yapışıp cübbesini yırtsan daha fazla ceza alırsın. Ama aynı hâkim kalkıp tam boşalmamış diyerek ceza indirimi verebiliyor. Tam anlamıyla bir çürümüşlük mevcut.
Şu tepkisizlik ya da hiçbir işe yaramayan otomatik tepkiler verme meselesine gelirsek, ülkenin büyük bir kısmı kötü bir hadiseyi doğal karşılarken ya da çeşitli çıkarlar nedeniyle aklama çabaları gösterirken, diğer kısmı sadece birkaç gün, çoğunlukla sürü psikolojisiyle sosyal medya üzerinden kınama haricinde hiçbir reaksiyon göstermiyor. Kişi hesabına bir giriyor, on arkadaşından dokuzu bu konuda paylaşım yapmış. Hemen o da paylaşım yapıyor. Bu konuda da oldukça ikiyüzlü bir tutum sergileniyor. 2019'un Ağustos ayında Emine Bulut korkunç bir cinayete kurban gitti. Ağustos ayında Emine Bulut harici tam 48 kadın daha erkekler tarafından öldürülmüş. Emine Bulut haricinde hangisinin ismini biliyoruz? Emine Bulut olayına kaç gün tepki verildi? 2-3 gün sonrasında adının geçtiği profil kalmış mıydı?
Bikinisi açılıp poposu görünen ünlü mevzusu ise bambaşka bir konu. Geçenlerde iki oyuncu öpüşmüş. Kadın 15 yaş mı ne daha büyükmüş, çocuğu varmış, nasıl olurmuş? Ya bir insanın şu kitapta yazan olaylardan rahatsız olmak yerine, iki tane yetişkin insanın karşılıklı rızasıyla gerçekleşen normal bir durumdan rahatsız olması ve daha çok tepki göstermesi gibi bir durum olabilir mi? Oluyor işte. Hem de yaygın olarak oluyor. Meşhur bir cümle var hani. Kim yazdı bilmiyorum. Ama o kadar basit ve kısaca özetlemiş ki toplumun durumunu tebrik etmemek elde değil.
"Bir kadını sokak ortasında dövebilir, hatta öldürebilirsin. Ama öpersen toplum buna tepki gösterir. Çünkü değerleri olan bir toplumuz."
Kuzenler arasında evliliğin ülkemizde hâlâ normal sayılması konusundaysa bu konunun zaten bu kitapta da bahsedilen inanç yönü var. Ama en önemli sebep malın, mülkün, mirasın kan bağı olmayan kişilere gitmesini, yani sülale dışına çıkmasını önlemek. Sanayi toplumlarında çok görülmez. Tarım toplumlarında görülür. Biz malum geçemedik o seviyeye. Hâlâ süren başlık parası mevzusu da tarım toplumlarına has bir şeydir. Batıya geldikçe başlık parasının adı kalkar, kadının annesine şu kadar altın, kardeşlerine şu hediyeler altında devam eder gider. Ve bu eğitim ve refah seviyesi yüksek ailelerde bile görülüyor. Bu işin aslı, iş gücü kaybına yani maddi zarara uğrayan kadının ailesinin, karşı taraftan bu zararını tazminat olarak almasıdır. Sonra gelenek görenek falan deyip geçin ortamlarda kim bilecek?
Toplumumuzda bulunan cinsel açlık ise birçok suçun ve toplumun mutsuzluğunun ya direkt ya da dolaylı olarak sebebidir. Senin de bahsettiğin gibi cinsellik oldukça doğal bir durumdur. Yemek, içmek, uyumak ya da tuvalet ihtiyacı gibi insanın doğal ihtiyaçlardan biridir. Ama diğerlerine göre bir farkı var. Bastırılabiliyor. Ve ne kadar bastırılırsa patlaması da o kadar feci oluyor. Bir insan cinsellik harici diğer saydığım ihtiyaçlarından birini inatla bastırmaya kalkarsa kısa sürede sağlığını kaybeder ve ölür gider. Ama konu cinsellik olduğunda 40 yıl bile bastırabilir bu ihtiyacını. Dolayısıyla oldukça tehlikeli bir durum. Ve toplumumuzda her şeyden önce çocuklara öğretilen ilk şey cinselliğini bastırması. Bu sorunu çözmeden diğer birçok soruna asla çare bulamayacağız. Bu sorunun çözümü ise geçmişten gelen zincirleri koparmaktan geçtiği için daha uzun müddet devam edecek gibi görünüyor