Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

328 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
Zafer Sarhoşluğu
Bazı insanlar gücü elinde bulundurup, insanları istediği gibi yönetmek isterken, bazıları ise güç ellerinde olsa bile onu art niyetli bir şekilde kullanmayabilir. Ayrıca bazı insanlar da çok fazla gücün ellerinde olmasını ya da çok önemli bir mevkide görev yapıp, altında çalışan kişileri yönetmek de istemeyebilir. Gücü istemek ve sahip olmak ya da istememek göreceli bir durum. Ama bazen de bu durum, babadan çocuğa geçtiğinden dolayı ister istemez o güç elinde oluyor (padişahlık, krallık gibi.) Peki, güç sarhoşluğu ya da zafer sarhoşluğu sırasında beynimiz bundan nasıl etkilenir? Kitabın konusu da buradan başlıyor. Ian Robertson da mesleğinin verdiği güç ile bu konuya bir nedensellik bağı kurarak durumu anlatmaya çalışıyor. Siyaset, iş dünyası, sanat dünyası kısacası toplumun her alanı ile ilgili çeşitli örneklerle konu didikleniyor. Kitap güzel sorular eşliğinde ilerliyor. Başarı ve başarısızlığın sebebi ne olabilir? Güç, başarı getirebilir mi? Kendi başarı ve başarısızlıklarında kişinin payı ne kadar? Şeklinde çeşitli sorular ortaya çıkabiliyor. Para, güç ilişkisi de burada irdeleniyor. Başarılı ebeveynlerin çocukları da aynı şekilde zeki, güçlü, başarılı ve makam sahibi olabilir mi? Bu durum, ebeveynler tarafından sağlanan gelirle mi olur yoksa o çocukların genetik yapısından mı kaynaklanır? Ya da genlerin burada etkisi nedir? Çok başarılı olmak için zeki, çalışkan, hedef sahibi olmak yeterli mi yoksa ebeveynlerin 'zeki, başarılı, çalışkan' olması yeterli olur mu? Bu ve buna benzer sorularla ebeveyn - çocuk ikilisi içinde başarılı olmanın fizyolojik ve dışsal etkileri örneklerle açıklanmaya çalışılıyor. Fiziki şartlar, sosyal şartlar ve öğretilmiş bilgiler ile hem hayvanlarla yapılan deneyler hem de insanlarla yapılan çeşitli deney ve testler sonucu, gücün etkisi ve bu güce etki eden faktörler örneklerle anlatılıyor. Örneğin, bir spor takımın evi diye tabir edilen kendi sahasında yaptığı bir maç ile rakibinin sahasında yaptığı maç arasında belirgin farklılıklardan da bahsedilip, bu durum anlatılmaya çalışılıyor. Ev sahibi olunduğunda burada gücün merkezi insanın beyni mi, ortam mı, aşırı güdülenmemi ya da hepsini içine alan bir şey mi? Bu ve buna benzer kapsamlı bir çalışma. Ya da anlamaya çalıştıklarım böyle. Testosteron mevzusuna da giriyor. Testosteronun bir işi yapma ya da başarılı olmada etkisi nedir? Bu kısımda başlı başına önemli ve düşünülmesi gereken bir bölüm. Testosteron seviyenin yüksekliği anlatılırken, siyaset, bilim, iş dünyası, sanat dünyası içinden çeşitli örnekler de veriliyor. Örneğin, 'Hitler'in hızlı bir zafer için özgüveni o kadar yüksek ki, pek çok alay uygun kış kıyafetleri olmadan gönderilmişti (s.121). Aynı durum Enver Paşa'nın Sarıkamış harekatı içinde geçerli olabilir mi? Bu duruma testosteronun etkisi var mı? Kimler de daha etkili olur? Bunun kişilere göre derecesi nedir? Etki alanı nedir? Ya da söylendiği kadar etkili mi? Ve sonunda Enver Paşa'dan testosteron seviyesi ve Sarıkamış harekatı üzerine bir araştırma konusu ortaya çıkabilir (mi). Bunu da birileri araştırır belki. Bir reklam filminde söylenen vurgu gibi: " Kontrolsüz güç güç değildir". Bu kitap da bunu işlemeye çalışıyor. Gücü elinde bulunduran kişiler (ev halkından birisi, patron, şef, yönetici, devlet görevlileri gibi) eğer sınırsız ve denetimsiz bir yetkiye sahip olursa, yeri geldiğinde, karşısında bulunan kişi ve kurumları da düşman addedeceği gibi, herkese, her şeye karşı da topyekûn bir mücadelenin içine girebilir. Bununla ilgili tarihten de örnekler veriliyor. Ayrıca bu denetimsiz gücü elinde bulunduranlar, bazen bunu içlerinde yaşayabilseler bile, şartlar elverdiğinde bunu ortaya çıkartmaktan da kaçınmazlar şeklinde de bir düşünce ifade ediyor. Her insan içinde hem iyi hem de kötü duyguları barındırabilir. Örneğin, Hitler. Bilinç altında bir nefret, düşmanlıkla büyümüş. Ama tersi de olabilirdi. Karşısında bulunan bir kişiyle empati kurabileceği gibi, hayır her şey benim diyerek bunu reddetmiştir. Eğer toplum, bunu kınayıp, engel olmaya çalışırsa, gücü elinde bulunduran kişiler istedikleri çoğu şeyi gerçekleştiremeyebilir. Çünkü burada toplum bir baskı unsuru olur. Ama yöneten kesim, medya yolu ve gücüyle topluma kendi önceliklerini ve kendi dogmalarını dikte ettirmeye başladığı anda, iş şirazesinden çıkar. Tabi yazarın ifade ettiklerini tam olarak anlamayabilir ve kavramayabilirim. Sadece ana hatlarıyla bu zafer sarhoşluğuna giden yolun temel taşı olan 'gücü' elinde bulunduranlar üzerinden, tarihten ve doğadan örneklerle bu durum anlatılır. Ayrıca yapılan çeşitli bilimsel testlerden de yararlanılır. Toplumun geneli güçlü ve güç sahibi insanları kendilerine önder, yönetici seçmeyi ve onun direktifleriyle yönetilmeyi daha fazla arzular. Buna da güce tapıcılık denebilir. Liderler güç sahibi olmalıdır ancak başka insanları ve sistem tarafından bir dereceye kadar kontrol altında tutulmalı, gücü kutlama konusunda rahatsız ve mesul hissetmemelidir (s.296). Beynin iç yapısının anlattığı bazı yerler okuyucuya ağır gelebilir ama yazarın bilim insanı olduğu unutulmamalıdır. Bu yüzden hem o yapının kurulması hem de o terminoloji gerekli. Tavsiye ederim. Ama özellikle medya, siyaset dünyasında görev yapan ve ayrıca psikoloji, sosyoloji, halkla ilişkiler alanında okuyan, araştıran kişilerin yararlanabileceği bir kitap olur diye düşünüyorum. Bu kitabı 8 - 12 Ağustos 2019 tarihleri arası okuyup, inceleme yazısı ise 7 Ekim 2019 tarihinde 1000Kitap sitesine eklenmiştir. Tavsiye ederim.
Zafer Sarhoşluğu
Zafer SarhoşluğuIan Robertson · Say Yayınları · 201411 okunma
·
83 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.