Mahallenin delisi diyebileceğimiz zeka geriliği olan bir adam... Mattis. Ve onun ablası Hege... Ömrünü kardeşine vakfetmiş, sırtında taşımış, onun için toplumdan uzaklaşmış vefalı bir kadındır Hege. İkisi arasındaki serencameyi okurken bazen Hege’ye hayran kaldım, bazen ona kızdım. Muhakkak zordur böyle bir hayat! Okumamın üstünden biraz zaman geçtikten sonra ise onu anlayıp hak verdim. “I am Sam” diye bir film var. Ben buradaki Mattis’i o filmdeki Sam’e çok benzettim. Sanki senarist bu kitaptan esinlenmiş gibi geldi bana! Ayrıca kitabı tarz olarak “Küçük Prens” ve “Fareler ve İnsanlar” kitaplarına benzetenler de var. Ben çok hissedemedim ama yorumlara baktığınızda çevirinin biraz problemli olduğunu söylüyorlar. Yazar edebiyat dünyasında takdir edilen bir adam. Otuz kez nobele aday gösterilmiş. Aynı zamanda şair. Belki çeviriden kaynaklı olarak eserin şiirselliği vardı da biz alamadık? Bilmiyorum! İlk defe bir iskandinav eseri okudum. Yazarın “Buz Sarayı” isimli eseri de çok meşhur. Onu da okumak farz oldu.