öncesini ve sonrasını bilmediği bir hayata doğan insan, var olma sebebini, bütün her şeyin nedenini sorgulamaya ve gerçeği aramaya başladığı andan beri engin denizler kateder ama durup baktığında gittiği bir arpa tanesi kadar yol olmadığını fark eder.
aşılmaz bir tibet yükseltisine aşağıdan bakarken, yukarıdan aşağıyı görmeye çalışır. yapabildiği tek şey budur. evet insan yalnızdır her anda olduğu gibi burada da gerçek değişmiyor. ve duyduğu sessizliğin uğultusu ve belki biraz kulak çınlaması...
kitap felsefi bir düşünce adımlarını seyrederek başlasa da bir süre sonra akılcı felsefe yerini flash tv'nin sırlar dünyasına bırakır gibi gönül gözünden bahsediyor.
bir felsefe kitabının temel duruşu soru sormak üzerine olduğunu hatırlayacak olursak yazarın cevap vermiş olması felsefe olmaktan çıkarıp mistik bir analiz kitabına dönüştürmüştür.
insan kendini ararken iyi kalpli biri olmayı, temiz düşünebilmeyi pekala mistik öğelere bağlamadan da gerçekleştirebilir. bu bakımdan hint felsefesi kadaraşmış bir felsefe sahip olmadığını farkettim tibet felsefesinin.