Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

158 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Dostoyevski’nin 1864 yılında yayınlanan kısa romanı “Yeraltından Notlar”, artık art arda sıralanacak başyapıtlarının ilkidir. Yayınlandığında dikkat çekmiş ve izleyen dönemde Nietzsche’yi ve “Metamorfoz”u yazarken Kafka’yı etkilemiştir. Zeki Demirkubuz’un “Yeraltı” filmine de ilham kaynağı olmuştur. Kitap birbirinden bağımsız 2 ana bölümde ilerler; bu ana bölümler de kendi içlerinde alt bölümlere ayrılır. İlk bölümde yeraltındaki kahramanımızı tanırız; kahramanımız kendi ifadesi ile "hasta, huysuz ve hiçbir cazibesi olmayan" biridir. İkinci bölümde ise kahramanımızın takıntılarını izleriz. İç monologlar ile hem topluma entegre olmayı beceremeyen, hayalinde çağdaşları ile hesaplaşan kahramanımızı tanırız; hem de çok başarılı bir erken dönem modernite eleştirisi ile karşılaşırız. Romanın yayınlandığı 1864 yılı, Rusya’da köleliğin kaldırılmasından tam 3 yıl sonrasıdır; tüm ülkede yeni bir hava esmekte, Batı Hayranlığı, Batılılaşma ve Aydınlanmacılık aydın kesimde büyük taraftar bulmaktadır. Ancak Dostoyevski onlarla aynı fikirde değildir ve bu fikir ayrılığı, özellikle Çervişevski’nin “Nasıl Yapmalı” kitabına ithafen, “Yeraltından Notlar”da çarpıcı şekilde eleştirilir. “Yeraltından Notlar” aydınlanmacılığa karşı mükemmel bir erken dönem manifestosudur. Kahramanımız insan ve toplum için neyin doğru olduğunu, nereye gidilmesi gerektiğini bilen ve bunun bilimsel olarak desteklenebileceğini iddia eden Aydınlanmacılığa karşı topyekün saldırmaktadır. Aydınlanmacılığın yücelttiği “yüksek bilinç” kahramanımız tarafından “hastalık” olarak tanımlanır; “bilincin sadece az değil eser miktarının varlığı dahi hastalık demektir.”. Kahramanımız “yüce” olanın tanımlanabileceğine, tanımlansa bile doğru olduğuna, üstelik insanlığa faydası olacağına da inanmaz; “yüce gönüllü olsaydım bile bunun yararsızlığının bilincinde olmak bana acı verirdi.” Hata yapma özgürlüğünü ve bunun bilinçli olarak tercih edilebileceğini savunur; “iki kere ikinin dört etmesinin mükemmel bir şey olduğunu kabul ediyorum, ama söylemeliyim ki iki kere ikinin beş etmesi de bazen pek bir sevimlidir.”. Kahramanımıza göre insan ve toplum için mutlak iyi olan bilimsel modellerin çözülmesi ile bulunamaz; zira insan özgürlük ister, insan hata yapabilme şansı ister, iradesine saygı duyulmasını ister. “Üstüne üstlük insanı böyle değiştirmenin sadece mümkün olmayıp gerekli de olduğunu nereden biliyorsunuz? İnsanın isteklerinin düzeltilmesi gerektiği sonucuna nereden vardınız?”. Aydınlanmacıların hayali sırça köşk, ideal dünya, kahramanımız için bir korku kaynağıdır; “siz ilelebet yıkılmayacak, yani ne gizliden dil çıkarabileceğiniz, ne de nah işareti yapabileceğiniz bir sırça köşke inanıyorsunuz. Ama ben ise belki de sırçadan olduğu ve ilelebet yıkılmayacağı ve gizliden dil bile çıkarılamayacağı için bu köşkten korkuyorum.”
Yeraltından Notlar
Yeraltından NotlarFyodor Dostoyevski · Can Yayınları · 2020127,9bin okunma
··
80 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.