Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

176 syf.
10/10 puan verdi
Hayır, sizler uygar değilsiniz!
9 Kasım 2019 Cumartesi 17:16 Merhaba! En son incelememi 9 Ekim 2019 tarihinde yapmışım, bir ay sonra yeniden bir deneme kitabı ve yazarı üzerine konuşmak istedim. Araya 13 kitap girmiş, artık inceleme yapacak zamanı bulamıyorum bazı incelemelerim okuma sürelerini aştığı için bu güzel faaliyeti ihmal etmek zorunda kalıyorum. Zaman! Nasıl zaman bulabilirim ki düzensiz bir hayata düzenli bir iş hayatını yerleştirince geriye pek bir zaman kalmıyor. Haftanın beş günü tüm gündüzünüz hayatta kalmak ve ekstradan yapabileceğiniz bazı güzel uğraşlar uğruna yok oluyor, evet yapacak çok şey var ve yetişemiyoruz diyenlerin yakındığı bir durum bu. Hayatımızı kazanmak uğruna çalıştığımızı düşünürüz hep, lakin ait olmadığınız bir yerde çalışırsanız hayatınız da çalınabilir. Giriş kısmı bu şekilde oldu neden bugün yazmak istediğimi ifade edeyim; yazara o kadar hayran kaldım ki onun için birkaç paragraf yazmamak anısına saygısızlık olurdu . Ahmet Cemal'den bahsediyorum onlarca popüler kitabın çevirmeni olan bir insan yakın bir süre önce kaybettik onu ve önemini bilmediğimiz bir aydın daha onu rahat bir şekilde ifade edebilirim. Kitap 174 sayfa içinde 52 tane deneme var. Genellikle gazetedeki köşe yazılarının derlemesinden oluşuyor bu kitap. Cesare Pavese'nin de aynı adı taşıyan bir makalesinden esinlenerek bir denemesini "İnsana Dönmek" adıyla yayınlar ve bunu kitabın başlığı yapar nedenini ise önsözde şöyle ifade eder "insana dönmek ama nasıl? Bugünkü dünyada bunun için belki de ilk atılması gereken adım, insanın ne olması gerektiği üzerinde görülmedik bir ciddiyetle düşünmek!. Hangimiz "İnsana Dönmek" diye bir düşünceyi sorguluyoruz genellikle "İnsandan Kaçmak" üzerine kurulu değil mi çoğu düşüncemiz insanlar potansiyel kötüdür ya da artan şiddet olayları ile belirli bir cins için bunların hepsi böyledir söylemleri artmıyor mu etrafınızda? Halbuki Ahmet Cemal insanlara sürekli sevgiyi aşılama gayesini taşıyor ve öğrencilerine okurlarına bunu samimi bir dille anlatıyor. Kitabın bir bölümde geçen ve benim de hayran olduğum bir kadın yazar olan Mîna Urgan'ı anarak ondan şu alıntıyı yapıyor Ahmet Cemal: "Bunca felaket, bunca zulüm, bunca haksızlıkla dolu bir dünyada köpekler gibi mutsuz olmanın kolaylığını bildiğim için, mutsuzluklarıyla övünenlere fena bozulurum. Mutsuz olmak bir marifet değildir. Çektiğin acıları gözler önüne sermemek, büyük kişisel mutluluklar peşinden koşmak ayıbından vazgeçip küçük mutluluklara sığınmak, onlarla yetinmektir asıl marifet." (Mîna Urgan) Bu alıntıyı tekrar okuyup üzerinde düşünelim mi zira Ahmet Cemal'in çok sevdiği ve dört beş kez tekar ettiği Sokrates'in "Üzerinde düşünülmemiş bir hayat, yaşanmaya değer bir hayat değildir" sözünden yola çıkarsak çağımızdaki nefret ve şiddet söylemlerinin üzerinde düşünmek ve mutsuzluklarımızı dile getirmekten sakınmak gerekir, ihtiyacımız olan biraz sevgi sadece, geriye kalan bütün umutsuz durumlar hayatımızda büyük bir dilimi kaplamaktadır... Sanat üzerine birden fazla deneme yer alır kitapta ve sanat alanında ne kadar geri kaldığımızı sürekli vurgular Ahmet Cemal. Bunun başıboş eğitim kurumları ve bu başıboş kurumlardan ya da hiçliği temsil eden boş sanatçıların havuz medyası tarafından sürekli öne çıkarılması sürekli hiçliğin temsil edilmesi gerçek sanat emekçilerini unutturuyor ya da yok ediyor der Ahmet Cemal. Mesela bir tiyatro oyunu sergilemek isteyen bir grup amatör öğrencinin salon sahiplerinden aldığı şu cevabın içinde saklı tüm sanat seviyemiz; "İçinizde bir taneniz bile televizyona çıkmış olsa ya da biraz tanınmış bir yüze sahip olsa size salonu dolururuz ama bu şekilde yardımcı olamayız." Evet sanat seviyemiz televizyon ekranlarında yer aldığı kadar işte yani hiç yok. "itibar" konusuna daha önce değinmiştim onu eklemek istiyorum. kendince itibarı olan adamın bu ülkede nasıl itibarsızlaştığına değinelim; Birgün mesleği ile ilgili yurt dışından kitap getirtmek için bir bankadan tüketici kredisi almaya giden Cemal'e kredi formunda kredi talep nedenini doldurması istenir o "mesleki kitap alımı" yazar banka görevlisi "beyaz eşya alımı" yazın daha garanti olur der. Neyse Ahmet Cemal değiştirmez ve kredi şu sebeple reddedilir; "Parasal itibar yeterli bulunamamıştır" parasal itibarının yetersiz bulunduğu resmi mesleği ise üniversite öğretim görevliliği. Kredi alabilmek için normal hayatta hissettiği itibarın bir işe yaramadığını ifade eden Cemal o saatten sonra toplumun gözündeki "itibar" kavramını reddederek yerine "itibarsızlık" bilinciyle yaşamayı tercih eder. Maddi şartların getirdiği yanılsamadan doğan o "itibarlar" içi boş ve samimiyetsizdir o "itibar'' Ahmet Cemal'in değimi ile zamanı geldiğinde bir yaşamı da tüketebilir. Dünya tarihinde tüm dinlerin ve iktidarların insanların yaşamlarını daralttıklarını söyleyen ve bunun amacının insanın yaşamını istediği yönde harcama bilincine sahip olmamasını sağlayarak sonsuzluğu yakalayabilecek tek varlık olan insanı etkisiz hale getirme konusunda verdikleri çaba olarak görüyoruz. Goethe'nin dediğine bir bakalım " Yaşadığın sürece son bulmayacağın için büyüksün!" diyor. İktidar ve din bizi öyle bir noktaya getiriyor ki yaşadığımız her günün değil büyüklüğünü sadece ezikliğini ruhumuzun en dibine kadar hissediyoruz. Karşılıklı yasaklar zinciri, cezalar, dışlanmalar, kınanmalar, ötekileştirmeler, ekonomik bağımlılıklara tâbi tutulan zavallı insan hayatının büyüklüğüne nasıl anlam verebilir yaşadığı sürece sonsuz olabileceğini nasıl idrak edebilir. Ve şu alıntıyı paylaşıp bu paragrafı sonlandıralım . "Ve ben yine inanıyorum ki, tek bir insan bile yaşamını bütünüyle ve kana kana yaşayabilseydi eğer, her duyguya biçim, her düşünceye anlatım, her düşe gerçeklik kazındırabilirdi..." Dorian Gray'in Portresi Uygarlık üzerine söylediklerine göz atalım. "Onun için iyi bilelim: Bir yazarın yazdığı için rasgele bir polis tarafından karakola çağrıldığı bir ülke, henüz uygarlık adına söz sahibi olabilecek ya da: "Ben uygarım!" savıyla kendini herhangi bir yere kabul ettirebilecek bir ülke değildir!" Der Ahmet Cemal yazdığı bir şey yüzünden içeri alınan gazeteci, yazar, aktivist, akademisyen,... haberini okumaktan artık standartlaşan bir uygulama olmuş gibi davranıyoruz iktidar istediğini içeri alır, istediğine hapis cezası verir, istediğini açığa alır, istediğini maddi manevi yıpratır... Bunlar çok normal geliyor artık bize halbuki nerede Cumhuriyet nerede demokrasi diye düşünen insan yok. George Orwell 1984 kitabında şöyle diyor. "Egemen kesimin iktidardan düşebilmesinin yalnızca dört yolu vardır. Ya bir dış güç tarafından alt edilecektir, ya ülkeyi yönetmekte kitlelerin baş kaldırmasına yol açacak kadar yetersiz kalacaktır, ya güçlü ve hoşnutsuz bir Orta kesimin doğmasına engel olamayacaktır ya da kendine olan güvenini ve yönetme isteğini kaybedecektir. Bu nedenlerin hiçbiri tek başına işlemez, dördü de şu ya da bu ölçüde bir arada etki eder. Kendini bunların hepsine karşı koruyabilen bir egemen sınıf sürekli iktidarda kalabilir. Önünde sonunda, belirleyici etken, egemen sınıfın zihinsel eğilimidir." Ahmet Cemal sözde aydınlar topluluğuna getirdiği eleştiri ile bitirir kitabı. şöyledir o eleştiri; "yazarlarını yaşarken değil, ancak öldürüldüklerinde kitlesel olarak anımsatan, takibata uğrayan her yazarı değil, ancak ünlenmiş yazarları gündemine alan bir "aydınlar" topluluğundan da sadece utanç duyuyorum! ... Düşünce özgürlüğünü savunabilmek için illa bir şamata mı gerekiyor? Sizler, aslında özgürlüğü savunmaktan değil, yalnızca anmaktan yanasınız, çünkü böylesi çok daha kolay ve çok daha tehlikesiz. Hayır, sizler uygar değilsiniz!
İnsana Dönmek
İnsana DönmekAhmet Cemal · Can Yayınları · 201789 okunma
··
96 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.