Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Sosyalist Yazarlar Birliği Kurultayına katılan Yakup Kadri'nin konuşması
... Bana göre günümüzün sanatçısı devrimin geçici yapıtını verebilir. Dönem daha bitmemiştir. Yeni dediğimiz insanın yüreğinde eski toplumun filizleri hala sürüyor ve insan eski toplum yaşamının koşullarını daha atamadı içinden. Şunu söylemek gerekiyor. Büyük kültür devriminden önce, örgüt ve toplumsal yapıcılık dönemi, ancak ondan. sonra da yüksek kültür dönemi geliyor. Yüksek kültür devriminden önceki dönem, örgüt ve toplumsal yapıcılık dönemidir. Toplumsal örgütlenme devriminden önceki dönem, devrim dönemidir. Bilmiyorum, devrim döneminden önceki dönemin skolastik ve akıl durağanlığıyla despotizm, fanatizm ve cahillik dönemi olduğunu söylemek gerekiyor mu? Toplumsal devrim, eski, hemen hemen ölü değerleri yıktıktan sonra sanat tam anlamıyla üretici olacak ve o zaman yeni temelleri üzerine kurulmuş genç toplum yeni kültürün ilk yazın yapıtlarını, başyapıtlarını rahat ve bol verecektir. Yeni Weimar şairlerine verimli bir toprak hazırlamak için onlara hoşgörü hakkı tanınmalıdır. Düşün hoşgörüsü dönemi Utreht Barış Antlaşması’nın imzalanmasıyla başlamıştır. Bu, Lessing’in Protestan skolastiğine karşı utkuyla biten savaşının sonucudur. Otuz yıllık savaş zaten bir bakıma devrim aşaması, vicdan özgürlüğü savaşıdır. Vicdan özgürlüğü yalınç bir politik hak olmadığı için Utreht anlaşmasıyla başlayan ve Lessing’in gelişiyle biten yazın ve sanat dönemi, çağının zekâsının bu yeni utkusunda sanat ve kültür yaratıcılığı için esin kaynağı oluyor. Burjuva kültürü 19. yüzyılın antiklerikal , (papazlığa karşı) ve laik platformunda ilerliyor ve zenginleşiyordu. Bu kültür Fransız Devrimi ve ona bağlı olan kanlı savaşlar dolayında düşüncelerin birleşmesinin sonucundan başka bir şey değildir. İki dönem arasında bir ara gerekiyor bize ki, bu arada sanatçı gererken entelektüel dinlenmeyi sağlayarak, hem kendi yüreğinin atışını, hem kitlenin nabzını dinlemeye fırsat bulabilsin. Böylece ilk önce yaşadığımız dönemi incelemeliyiz; bu yapılmazsa yeni kültürün önemi ve doğasına değin varsayımı yaratamayız. Yaşadığımız dönem, nasıl bir dönemdir? Bir yandan parlamento yöntemleriyle varoluşunu savunan kapitalizm, öbür yandan Sovyet Rusya’da var olan komünist dünya ve üçüncü dünya olarak da kapitalizmin başka bir evresi olan faşizmdir. Savanarola’nın fanatizmini andıran küçük burjuva görüşüyle faşizm, ilk iki dünyaya tepkiden başka bir şey değildir. Ama son bir dördüncü dünya, iç ve dış ulusal bağımsızlığın gerçekleşmesini isteyen ulusal özgürlük savaşını veren halkların dünyasıdır. Ne, giyotinle ve halk ordularının silahlarıyla prestijini yükseltmeye çabalayan Büyük Fransız Devrimi, ne Otuz Yıl Savaşı, yaşadığımız çağ kertesinde devrimci olamamıştır. Çok yoğun ekonomik bunalım, işsiz orduları, sömürge ve yan sömürge halkları, kanlı kıyımlar, ekonomik yapıcılığın artması, açık ve gizli olarak silahlanan uluslar, faşizmin Neronca canavarlığı, işte çağımız budur. Zamanımız insanlığa çok ağır bir görev verdi. Rönesans çağında, çağın sorunlarıyla salt üç ya da dört küçük cumhuriyet ilgileniyordu. Söz konusu görev, sanırım, 19. yüzyılın başlangıcında insanlığın önünde var olan sorunlarla ölçülemez. O zamanki sorunlar Batı Avrupa’nın ancak birkaç ülkesini ilgilendiriyordu. Şimdiyse insanlar, birbirleriyle bağlı olduklarını ve aynı yazgıyı paylaştıklarını anlamalıdırlar. Ancak o zaman “ide”lerin büyük dünyasını yaratmaya olanak vardır. Ve bu düşünce dünyasına gelene dek devrimler dönemini bitmiş sayamayız. Dünya ulusları bugün aynı haklara sahip değiller. Ve yeni dünyayı yaratma yolunda aynı ölçüde yürüyemiyorlar. Ve yeni toplum kuruluncaya dek de, yeni anlamıyla hoşgörü dönemi gelemez. Devrim ve sosyalizmi kurmada Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ni örnek gösterebiliriz. Büyük sanatın zamanı daha gelmedi. Ama bana göre, büyük sanatın zamanını hazırlayan epik dönem iki ülkede de duyumsanıyor: Sovyet Rusya’sında ve Türkiye’de. Biz çağdaş yazarlar, gerçekçi romancılar olarak sttosfer’e yükselen, en tehlikeli derinliklere inen buradaki insanları, Sovyetler ülkesinin topraklarında gördüklerimizi yazabileceğimiz kuşkuludur. Dev konuların Syklop tarafından yaratıldığı söylenir. ‘Çeluskin’in (1932 yılında vapurlarla kutba ilk giden) destanı bütün dünyanın söylencelerini aşmıştır. Esinin bu kaynağından bütün uluslar, entelektüel ve ahlaksal hazineler alabilirler. Ulusum Anadolu’da özgürlüğü için üç yıl savaş vermek zorunda kaldı. Bütün emperyalist dünya onu yenmeye, zapt etmeye çalışıyordu. Türk ulusunu yok etmek için bütün emperyalist dünya altını ve silahı harekete geçirdi. Tarihimizin çok acılı bir dönemiydi. Toplar, zırhlı arabalar·, tanklar, uçaklar, ölüm kusan silahlar her yandan ulusun yaşamını tehdit ediyordu. Ve yüzyıllar boyunca Avrupa için iştah açıcı bir parça olan Türkiye, iki yüzyıl içinde topraklarının sürekli paylaşılmak tehlikesi altındaki Türkiye, Dünya Savaşı’ndan arta kalan bütün güçlerini toplamaya çalıştı istilacılara atılmak zorunda bırakıldığı için. Ya utku ya ölüm isteğiyle, zincirlerini kırmak mucizesini bütün dünyaya göstermek istedi ve bunu onurla başardı. (Alkışlar) Zırhlı arabalara karşı ancak kağnı gönderebildik, uçak filolarına karşı hepsi hepsi üç ya da dört uçak. Savaşta utkuyu kazanmak için tüfeğimiz bile yetmiyordu. Yoldaşlar, Türk köylüsünün özverisiyle, kahramanlığıyla bu utku kazanılmıştır. (Alkışlar) Bütün tekniğiyle ve yıkım araçlarıyla emperyalist Avrupa, Anadolu toprağında yenilmiştir. Ama bu tarihsel olay, bizim sanat ve yazınımızda tohumlanmadı. Çünkü başka ülkelerde olduğu gibi bizde de sanatçılar zamanın sesini hemen duymuyorlar. Bugün epik şairimiz yoksa inanıyoruz ki gelecekte olacak. Homer’in ortaya çıkmasından önceki dönemi yazık ki bilmiyoruz. Homer’den önce söylenen mistik şarkıların koleksiyonları ve fantezilerle dolu olan çobanların aşk şarkıları vardı. Bizden dört bin yıl önceki Yunan – Roma kültüründen bize kalan bunlardır. Bu kültür, uygarlığımızı doğurmuştur. Büyük yazar Gorky’nin söylediği gibi, günümüzün işçi ve köylü şarkıları ve öykülerine dayanan yarının kültürünün çiçekleneceğine niçin inanmayalım? Onlar dahaca yazın dilini bilmiyorlar ve biz de kimileyin ‘Onların diline tam değerini veremiyoruz. Ama bir gün gelecek ki, birleşme ve karşılıklı anlaşma gerçekleşecek. Ve yazının ilk kaynağının gücü, tam ve mutlu bir noktada birleşecek. (Alkışlar)
Sayfa 143
·
10 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.