Derneğe yeni başladığı günlerin birinde yağmurlu ve kapalı bir havaya rağmen güneş gözlükleriyle yardım istemeye gelen Mehtap’ı hatırladı. Aralarındaki kısa diyalogu aklından çıkaramıyordu o günden bu yana. Gözlüklerinin ardındaki mordan kırmızıya değişen renk tonlarıyla çerçevelenmiş gözlerinin yaşlarını silmeye çalışırken;
“Şiddet ancak ölümle biter bu ülkede!” demişti.
“Ne demek şimdi bu, katil mi olacaksın?”
“Yok, ben Allah’tan korkuyorum ama ya o ya ben ölmedikçe kurtuluş yok!”
Mehtap’ın sesindeki çaresizlik Gülsün’ün bedenine saldıran bir virüs gibi yapışmıştı o an; hızla çoğalıyor, beyninin içinde koloni kuruyordu. Her şey boş görünmüştü, her ümit anlamsız. Ne kendi çabası kendisini kurtarmaya yetecekti, ne de dernek, devlet, din, eğitim, insanlığı bu beladan kurtarabilecekti. Gülsün, Mehtap’ın bu tek cümlelik hükmünden dehşete düşmüş, içindeki geleceğe yönelik birkaç umut kırıntısı da eriyip gitmişti o gün.
Sf.232