Tüketim canavarına dönüştürdüler insanları.
Çılgınca ve gözü dönmüşçe alış veriş yapar
olduk. Sevgilisine ya da kocasına kızan bir
kadın rahatlamak için alışverişe verdi kendini.
Kocalar ise pahalı hediyeler aldılar karılarına,
gönüllerini almak uğruna. Tek bir gül yetmez
oldu zira. Dikeninde tek taş pırlanta yok ise.
Oysa ne farkı vardı o pahalı taşların. Adı
üstünde taş değil miydi sanki. Sokakta görüp de
üzerine bastıklarımız ya da deniz kıyısında su
üstünde kaydırdıklarımızdan ne farkı vardı
onların. Belki daha berrak daha parlaktılar
doğru. Az bulunuyorlardı o da doğru. Ama biz
değil miydik onlara asıl değerini biçen? Ya da
birileri değil miydi bu seçimleri bize yaptıran
onları bizim için değerli kılan? Evliliklerin olmazsa olmaz şartı yaptık tek taşı. Önce
parmağımıza takıp sonra milletin gözüne
soktuk.