Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Hz. Davut zamanında tembel bir adam vardı. Bu adam daima Hakk’a yalvarıp yakarır ve; – Ya Rabbi! Mademki beni tembel yarattın, rızkımı da zahmetsizce bağışla, derdi. Halk onu kınıyor ve; – Bak hele! Davut peygamber bile rızkını zırh yaparak sağlarken sana da ne oluyor! Böyle merdivensiz göğe tırmanma isteği de ne demek, diyorlardı. Fakat beriki duasında ısrarını sürdürüyor ve bu itirazlara kulak asmıyordu. Nihayet bir gün uzaktan bir öküzün koşarak kendi evine geldiğini gördü de: – Ya Rabbi, sana şükürler olsun, duamı geri çevirmeyeceğini biliyordum, diye sevinçle onu kesip kebap etti. Bu sırada kayıp öküzün sahibi durumu öğrendi ve gelip öfkeyle onun yakasına sarıldı ve öküzünün kesilme sebebini sordu… Beriki: – Abes bir iş yaptığımı ve nahak yere öküzünü kestiğimi sanma. Ben yıllardır Allah‘tan emeksiz bir rızık isteyip duruyordum. Nihayet duam kabul oldu ve senin öküzün rızık olarak ayağıma gönderildi. İşte sana cevabım budur, dedi. Bu cevap üzerine öküz sahibi deliye döndü ve fakiri dövmeye başladı. Bir yandan da feryat figanla ortalığı kaldırıyor ve diyordu ki: – Ey müslümanlar gelin de uğradığım zulmü görün. Benim öküzüm nasıl duayla onun malı oluyormuş? Eğer iş böyle olsaydı herkes zahmetsizce bir duayla mal mülk sahibi olurdu… Bu işin hangi kitapta yeri var. O halde ya öküzümün zararını karşılasın ya da cezasını çeksin. Neticede iki taraf anlaşamayınca durum Hz. Davud’un hakemliğine kaldı. Öküzü kesen adam onun huzuruna çıkarken içinden: – Ya Rabbi, nice gecelerdir ettiğim duaları, yakarışlarımı sen biliyorsun, hakimin huzurunda sen benim yüzümü kara çıkarma, diye dualar etti. Hz. Davut önce davacıyı dinledi ve sonra berikine yaptığı işin delilini sordu: – Ey Davut, tam 7 yıldır, Rabbimden helal ve zahmetsiz bir rızık için niyazda bulundum. Bu durumu beni tanıyan herkesten sorabilirsin. Ben o öküzü tamahtan kesmedim. Duamın kabulüne sevindim ve bir şükür olmak üzere öküzü kestim. – Bu sözünün bir geçerliliği yok… Zira mal mirasçıdan başkasına helal olmaz. Ekine onu ekenden başkası el koyabilir mi? Sen mal kazanmayı da ekine kıyas et… O halde sana düşen bu adamın malını ödemendir. Git borç bul ve borcunu öde. Öküzü kesen adam bu karar üzerine yere kapanarak: – Allah‘ım, sırrım sana ayan. Sen Davud’un kalbine ilham ver, diye dua etti. Bu yalvarışın samimiyeti Hz. Davud’un kalbine tesir etti. Davacıya dedi ki: – Bana bir gün mühlet ver, ta ki bu işin sırrı bana açılsın. Eğer namaza durursam bu dava hallolur. Hz. Davut böyle söyleyip halvete çekildi ve mihraba yöneldi. Orada niyaz halinde iken ilahi sırlar kendisine açıldı ve işin gerçeğini anladı. Ertesi gün yine dava meclisi kurulduğunda Hz. Davut davacıya: – Gel bu öküzü bu müslümana helal et… Çünkü Cenab-ı Hak senin bazı sırlarını gizledi. Sen de onun şükrü olarak bu öküzden vazgeç, dedi… Adam bunu üzerine feryad u figana başladı: – Bu nasıl hüküm, bu nasıl adalet! Sıra bana gelince kitabın kanunları mı değişti? Ey insanlar gelin de bu uğradığım zulmü görün! Hz. Davut bunun üzerine: – Ey inatçı madem ki inat ediyorsun o halde sadece öküzü değil, bütün malını mülkünü bu adama vermene hükmettim. Buna razı ol, yoksa halin herkese yayılır bilmiş ol, dedi. Adam bu beklenmedik karar karşısında feryadı arttırıp, üstünü başını parçalamaya başladı ve Hz. Davud’u adaletsizlikle itham etti. Davut ise: – Madem öyle, artık karın ve çocukların da bu adamın kölesidir, böyle bil, dedi. Adam iyice çılgına dönmüş, kendini yerden yere vurmaya başlamıştı. İşin sırına vakıf olmayan halk da Hz. Davud’u verdiği hükümden dolayı kınıyor ve: – Ey Davut! Bu hüküm senin gibi seçilmiş bir insana layık değil. Böyle bir günahsızı perişan ettin, diyordu… Bunun üzerine Hz. Davut: – Madem iş bu noktaya geldi, artık bu sırrı açıklamak gerek. Haydi beni takip edin, dedi. Böylece hep birlikte şehrin dışına çıktılar ve dalları çadır gibi her yana yayılan gür bir ağacın altına geldiler. Hz. Davut: – Bu ağacın altından bana kan kokusu geliyor. Bu aşağılık adam evvelce bir köleydi. Sahibini öldürdü ve buraya gömdü. Öküzü kesen bu genç işte o adamın oğludur, ama o sıralar pek küçük olduğundan hiçbir şeyden haberi olmadı. Allah katilin bu günahını örtmüştü ama o nankör bu duruma şükretmedi. Bir öküz için eski efendisinin çocuğunu perişan etmeye kalktı. Cenab-ı Hakk’ın örttüğü sır perdesini kendi eliyle yırttı, açığa çıkardı. Hz. Davud’un emriyle ağacın altı kazılınca ceset ve cinayet aleti olan bıçak ortaya çıktı. Bıçağın üzerinde sahibinin ismi vardı. Hz. Davut katile dedi ki: – Madem adalet istiyordun, adalet şudur: Sen öldürdüğün adamın kölesiydin. Şimdi de onun oğlunun kölesi oldun. Kölenin kazancı da efendisinindir. O halde senin bütün kazancın da ona ait. Diğer taraftan karın da öldürdüğün adamın cariyesiydi. Cariye erkek kız her ne doğurduysa sahibine aittir. Karın ve çocuklarınla ilgili hükmüm bu kanundan dolayıdır. Gelelim son hükme: Senin layıkın da cinayete karşı kısas olunmandır. Bunun üzerine suçlunun boynu vuruldu. Hz. Davud’u kınayan insanlar da gerçeği öğrenir öğrenmez onun huzurunda özür secdesine kapandılar ve suizanlarından dolayı pişmanlıklarını belirttiler.
·
26 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.