Bitmez diye düşünmeye başlamıştım ki bitti! Niye böyle oldu anlayamadım. Ece Temelkuran’ın diline de aşinayım aslında, daha önce okumuşluğum var. Hiç yarım kitap bırakma huyum yoktur, ölsem bitsem sonuna kadar okurum. Her başlanan kitabın bitirilmeyi hak ettiğine inanırım ve bitirilmezlerse üzüleceklermiş gibi gelir. Kitapları canlı yerine koyduğum doğrudur . Var mı acaba psikolojide bunun bir açıklaması . .
Neyse, sadede gelelim. Bu kitabın akmama konusu nerdeyse kitabı yarılayıncaya kadar devam etti. Sonrasında biraz açıldı, kabul ediyorum. Ben en çok babasının Filipina’ya yazdığı bölümleri beğendim. Bence her biri çok duygusaldı. Ortadoğu gerçeğini bu kadar iyi analiz edip bunu romanın içine böyle güzel harmanlayabilen yazar az bulunur düşüncesindeyim. Sanırım kendisinin de yılın belli zamanlarında Beyrut’ta yaşaması Ortadoğu meselesini bu kadar iyi analiz edebilmesini kolaylaştıran bir faktör olmuştur. Başta birbirinden ak ile kara gibi kopuk karakterlerin yolları kitabın sonunda beklenmedik bir biçimde kesişiyor. Ama bu o kadar sonlara doğru oluyor ki insana olayların keyfini çıkartacak fırsat tanımıyor. .