En iyi dinlenme uykuyla gelir,
Uykudan daha korkunç olan ölümü
Hem davet eder hem de ondan korkarsın,
İkide bir uyanır, yaşıyor muyum diye sorarsın.
Sen kendine yetmezsin, çünkü toprağın ürettiği
Binlerce tahıldan yalnızca bir zerresin.
Mutlu değilsin, çünkü sende olmayana kavuşmak için
Didinir durursun.
Güvenilir değilsin, çünkü gökteki ayın durumuna göre,
Değişir, garip hareketlerde bulunursun.
Zengin olduğunu sansan da yoksulsun,
Çünkü sırtı altın ve gümüşle dolu bir eşek gibi
Bu ağır yükü taşıyarak götürsen bile,
Ölüm o yükü boşaltmasını iyi bilir.
Çocukların dışında dostun yoktur senin,
Sadece onlar “baba” deyip boyun eğer sana;
Senin ürettiğin o saf çocuklar bir gün gelir,
Gut, deri hastalığı ve grip oldun diye lanet etseler bile
Senin bir an önce ölmeni isteyeceklerdir.
Ne gençliğin vardır, ne de yaşın,
Yemek sonrası yaptığın bir şekerlemeden farksızdır zamanın,
O mutlu gençliğin dönüşür yaşlılığa;
Sanki o genç başkalarının yardımlarına muhtaç
Felçli bir ihtiyar gibidir;
Yaşlı ve zenginsen ne sıcaklığın kalmıştır
Ne sevgin, ne şehvetin, ne de güzelliğin
O zaman beş para etmez zenginliğin.
Öyleyse bu yaşamak tutkusu nedir?
Şu yaşam dediğimiz şey binlerce ölümü gizler;
Ama o korktuğumuz ölüm yaşamı dengeler.